721 | özdeşlik felsefesi | Varlık ve düşünce, doğa ve tin, nesne ve özne karşıtlıklarının en derin evren temelinde özdeş oldukları kanısına dayanan felsefe öğretisi. // Salt usta aşılan bütün bu karşıtlıklar bir ve aynı temel özün türlü görünüş biçimlerinden başka bir şey değildirler. Bu öğreti türlü biçimlerde, Parmenides, Herakleitos, Spinoza, Alman idealizmi ve Schelling'de karşımıza çıkar. Felsefe terimi olarak Schelling ortaya atmıştır. |
722 | özdeşlik ilkesi | 1. (Varlıkbilimde) "Her nesne kendi kendisiyle özdeştir." biçiminde dile getirilen ilke. 2. (Mantıkta) Mantığın dört büyük temel önermesinden biri: Her kavram kendi kendisiyle özdeştir formülü: A = A bir önermenin doğruluk değeri olduğu gibi kalır. bk. düşünce yasaları, özdeşlik |
723 | öze yönelik | (Husserl'de) İdelerle ilgili olan, nesnelerin özüne ilişkin olan, ideal özlükle ilgili olan. // Husserl'in indirgeme (reduktion) yönteminde öze yönelik indirgeme (ayraç içine alma = Einklammerung): Nesnelerin özünü kavrayabilmek için, bütün rastlantılarıyle birlikte gerçek dünyayı, uzay ve zamanla ilgili belirlenimler bakımından nesnede bulunan herşeyi, özellikle bireysel varoluşu, gelip geçici edimleriyle yaratıcı ben'in kendisini bile ayraç içine alma. |
724 | özel | 1. Genelden ayrı olan bir nesneler öbeğine ya da tek bir nesneye özgü olan. 2-(Mantıkta) Cinse karşıt olarak türle ilgili olan. |
725 | özerklik | (Yun. autos = kendi nomos = yasa) : (Genel olarak) Bir kişinin, bir topluluğun kendi uyacağı yasayı kendisinin koyması. Bu bağlamda: 1. Kendine özgü bir yasası olma. (Ör. Organik yaşamın, anorganik olan karşısındaki özerkliği.) 2. Dıştan bir yetkenin koyduğu kurallara, eleştirmeden uyma yerine, kendi kendini yöneten tüzel ve töresel özgürlük. 3. Kant'ta ahlak felsefesinin temel ilkesi ahlak düzgülerinin salt us istencinden çıkarılması. |
726 | özgecilik | (Lat. alter = başkası, özge) : Başkalarının iyiliğini yaşama ve eyleme ilkesi yapan görüş. // Bu terimi felsefeye kazandıran Auguste Comte'dur. Ona göre özgecilik, insanlığın ahlak ve kültür bakımından gelişmesinin koşuludur. |
727 | özgülük | Bir nesneye özgü olan şey. Şu türleri vardır: a. Öze ilişkin olan bir nesnenin onsuz olamayacağı özgülükler. b. Öze ilişkin olmayan (ilineksel) rastlantısal olan özgülükler, c. Özel olan yalnız o nesnede ortaya çıkan özgülükler, d. Genel olan başka nesnelerde de bulunabilen özgülükler. (Ör. İnsanda a. us, b. ak ya da kara olma, c. gülebilme, d. iki ayaklı oluş.) |
728 | özgür istenç | İstencin özgür oluşu insanın isteme ve karar verebilme özgürlüğü. Din felsefesinde: Tanrı istenci (irade-i külliye) karşısında insanın istencini (irade-i cüziye) dile getirir. Felsefedeki anlamı için bk. özgürlük |
729 | özgürlük | 1. Bağlı olmama dışardan etkilenmemiş olma engellenmemiş olma zorlanmamış olma. 2. Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi istencine, kendi yasasına, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi (seçme özgürlüğü). 3. İnsanın kendi istemesi, kendi istenci ile eylemde bulunabilme olanağı insanın dıştan engellenmeden etki yapabilmesi. İstenç özgürlüğü: İnsanın istemelerini kendisinden başka bir şeyin engellememiş olması, ya da başka bir şeyce kendisinin dışında bir istemeye zorlanmamış olmasıdır. İnsan istenci özgürdür demek, insanın istemesinin nedeni insanın kendisindedir, demektir. İnsan, istemelerinde özerk ise özgürdür. İstemenin kendisi engellenmişse ya da insan bir başkasınca, bilerek ya da bilmeyerek, herhangi bir istemeye zorlanmışsa, insanda istenç özgürlüğü eksik demektir. (Ör. Uyutum yoluyla uyuşturulmuş insanda, istemenin kendisi engellenmiş ya da kötürümleştirilmiştir. Ayrıca istemeleri insana ailesince, çevresince, toplumca aşılanmış olabilir. Kişisel özgürlük: İstenç özgürlüğü ile bağlantılı. Bir insan isteme, düşünme ve eylemlerinde bir başkasınca engellenmiyor ya da bir şeye zorlanmıyorsa, kendi istemesi içinde hareket ediyorsa, o insanın kişiliği özgür olarak gelişmiş demektir. Öyleyse özgürlük, insanın kişiliğinin, kendi özünün ve kendi davranış biçiminin etkili olmasıdır. Bu anlamda istenç özgürlüğü de kişiliğin istemeye temel olmasından başka bir şey değildir. Düşünme özgürlüğü: İnsanın dış etkilerden kurtularak düşünme özerkliği kazanabilmesi. Her türlü baskıdan, özellikle dinsel inançlardan bağımsız olarak düşünebilme. Ancak, düşünme özgürlüğünden anlaşılan yalnızca bağımsız düşünebilme yeteneği değildir, (düşünmenin kendisi baskı altına alınamaz) düşündüğünü başkaları karşısında dile getirebilmektir aynı zamanda. Düşünme özgürlüğü, öyleyse, yazma ve söyleme ile birlikte gider. Düşünme özgürlüğü, en kesin anlamıyle basın özgürlüğünde gerçekleşir. Törel bilinç özgürlüğü: Bir insanın kendi törel bilincine göre davranabilmesi özellikle dinsel inançlarında özgür olması. Herhangi bir dine bağlı olma ya da olmamada özgür olması. Eylem özgürlüğü: (Zorunluluğun değil, baskının karşıtı olarak) Dış baskılardan, özellikle başka birinin baskısından bağımsız olarak kendi isteğine göre davranabilmek hak ve gücü. Başlıca biçimleri: 1. Fizik özgürlük: Her türlü dış baskıdan bağımsız olarak hareket edebilme yetisi. (Ör. Hapiste yatanın fizik özgürlüğü kısıtlanmıştır.) 2. Ruhbilimsel özgürlük: Dış güçlerce belirlenmeden, insanın kendi doğasının eğilimlerine göre hareket edebilmesi durumu. 3. Ahlaksal özgürlük: Kendi kendini belirleyebilme yetisi. İnsanın ahlak eylemlerini başkasının zoru ile değil, kendi istenci ile gerçekleştirmesi. İnsanın eylemlerinden sorumlu olabilmesi için özgürlük, ahlakın önkoşuludur. Bu bakımdan bir sorumluluğun olabilmesi için, ahlaksal özgürlüğün temelinin kişisel özgürlük olması gerekir. Bu özgürlük baskıyı dışarda bırakır, ama yükümlülüğü değil. 4. Toplumsal özgürlük: Yasaların koruyuculuğu altında ve yasaların sınırları içinde başkalarının özgürlüğünü kısıtlamadan hareket edebilme. Toplumsal özgürlüğün temeli de kişisel özgürlüktür. J.J. Rousseau toplumsal özgürlüğü, insanın kendi yasalarını kendisinin koymasında görür. Kant da Rousseau'nun bu ilkesinden kalkarak özgürlüğü usun -> özerk oluşuna bağlamıştır. Marksçı görüşte özgürlük toplumsal zorunlukla özdeşleştirilmiştir. "Doğaya boyun eğerek (doğa yasalarına uyarak) ona egemen olunabilir." (Bacon) düşüncesinden kalkan Marksçıların görüşüne göre doğada zorunluk geçerlikte olduğu gibi, toplum yasalarını yürüten de zorunluluktur. Gerçekte özgürlük diye bir şey yoktur. Ancak bu zorunluluğu gören özgür olabilir. Doğal özgürlük: İnsanın çevresini değiştirebilmesi yeteneği. Hayvan çevresine uyar, insansa çevresini değiştirip ona biçim verebilir. |
730 | özne | (Yun. hypokeimenon = alta düşen, altta bulunan) : Hypokeimenon-subject terimi Aristoteles'te, sonra da ortaçağda töz anlamına kullanılır ancak 17. yüzyıldan beri bugünkü anlamını kazanır, ruhbilim ve bilgi kuramı açısından "ben" anlamını alır: kendini ben-olmayanın, nesnenin (object'in) karşısında bulan, karşısına koyan ya da karşısına konduğu, kendini karşısında bulduğu nesneye bilme ve eyleme ereği ile yönelen birey. Ruhbilim açısından: ruhsal yaşantıların taşıyıcısı, düşünen, tasarımlayan, bilen, duyan, isteyen ben. Bilgi kuramı açısından: Bilen, bilmeye yönelen, ama kendisi bilgi nesnesi olmayan varlık. Mantık-dilbilgisi açısından: Yüklemin taşıyıcısı = özne kendisi üzerine bir şey söylenen = konu. |
731 | öznel | 1. Özneye ilişkin olan. 2. Öznede temellendirilen, özneyle belirlenmiş olan, özne için geçerli olan. Karşıtı bk. nesnel |
732 | öznelcilik | 1. (Genel anlamda) Özneyi her şeyin ölçüsü yapma eğilimi bütün değer ve gerçeklik yargılarını bireysel bilinç edimlerine indirgeme eğilimi. 2. (Bilgi kuramı açısından) Bütün bilgilerin öznel olduğunu ileri süren görüşler: Burada özne a. genel bir özne, genellikle bilinç, b. bireysel özne, tek kişinin ben'i olarak anlaşılabilir. 3. (Fizikötesi açısından) Bütün evrenin tasarım olduğunu ya da tinsel, ruhsal öznelerden başka hiç bir gerçekliğin bulunmadığını ileri süren görüş. 4. (Ahlak felsefesinde) Bütün değerlerin öznel olduğunu kabul eden görüş. 5-(Estetikte) Sanat yargılarının bireysel beğenileri dile getirdiğini ileri süren görüş. |
733 | öznitelik | 1. Bir varolanın özle ilgili, kalıcı, zorunlu, yapıcı niteliği temel belirti yüklem. Ancak bir tözde bulunan, bir taşıyıcıyı gerektiren, değişken ve rastlantısal olandan (ilinekten) ayrı olarak özce töze bağlı olan şey. // Aristoteles, bir nesnenin kendisinden ayrı düşünülemeyen niteliklerini rastlantısal olanlardan ayırarak özle ilgili, zorunlu nitelikler, öznitelikler olarak adlandırır. Thomas'ta da öznitelik aynı anlamdadır. Skolastikler Tanrı'nın özniteliklerinin sözünü ederler. Descartes'ta da öznitelik tözün temel niteliği anlamındadır. Spinoza tözün değişmez varlık biçimleri olarak öznitelikleri değişken kiplerden (modus) ayırır. Ona göre tözde (Tanrı'da) sonsuz öznitelikler vardır, ama insan ancak iki tanesini bilmektedir: Düşünme, bilinç (cogitatio) ve uzam (extentio). 2. (Mantıkta) Bir özneye ilişkin olarak evetlenen ya da değillenen nitelik. // Yüklemden ayrılığı, modern mantıkçılara, yüklemin daha geniş olmasıdır. (Öznitelik: özneye "dır" koşacı ile bağlı olan yüklem: özneye ilişkin olarak evetlenen şey örneğin: "İnsan memelidir." önermesinde "memeli" özniteliktir "İnsan düşünür." önermesinde "düşünür" yüklemdir. Ama bu ayırma iyi temellendirilmemiştir. bk. yüklem |
734 | peripatetikler | (Yun. peripatetikos = gezinenler) : Aristoteles'in yandaş ve öğrencileri. // Aristoteles felsefe tartışmalarını ve konuşmalarını bir aşağı bir yukarı gezinerek yaptığı için, okulu Peripatos adını almıştır. |
735 | pironculuk | 1. Yunan filozofu Pyrrhon'un kurduğu kuşkucu okul ve düşünce doğrultusu. // Temel kavramı -> yargısızlık (epokhe) ve ondan çıkan --> sarsılmazlık (ataraksia)dır. bk. kuşkuculuk |
736 | pitagorasçılık | Pythagoras ve ona bağlı olanların felsefe, matematik, ahlak ve din öğretisi. // Bu öğretinin en belirgin görüşleri: a. Sayı varlığın ilkesidir nesnelerin özü "varlığın ana özdeği" sayıdır, b. Evren yasası uyumdur. İlkin Pythagorasçılar evrene, onda egemen olan uyum ve düzenden dolayı "kosmos" demişlerdir, c. Ruhlar biçim değiştirerek yeniden dünyaya gelirler. Dünya görüşleri ikici (dualist) dir: Düşünme ile duyumları, bedenle ruhu, nesnelerin matematiksel biçimleri ile algılanan görünüşlerini kesin olarak ayırırlar. |
737 | platonculuk | Platon'un kurduğu, sonradan kendisine bağlı öğrencilerinin geliştirdiği duyulur dünya ile asıl gerçeklik olan -> idealar dünyasının karşıtlığı üzerine temellendirilmiş idealist felsefe öğretisi. |
738 | postulat | bk. konut |
739 | pozitivizm | bk. olguculuk |
740 | pragmacılık | (Yun. pragma - 1. eylem 2-yararlı) 1. Doğruluğu ve gerçekliği tek yanlı olarak yalnızca eylemlerin sonuçları ve başarıları ile değerlendiren felsefe öğretisi eylemin bilgi ve düşünceye ilkece üstünlüğü görüşü. // Usun temel görevi bize şeyleri tanıtmak, şeyler üzerine bilgi vermek değil, onlar üzerinde eylemde bulunmamızı sağlamaktır. 2. (Dar anlamda) 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başında Amerika ve İngiltere'de ortaya çıkan düşünce doğrultusu: Doğruluğun ölçütünü bilginin uygulanmasında görür bu anlayışa göre, yaşama yararlı olan, onu ileri götüren iyidir. (Başlıca temsilcileri: C.S. Peirce, Dewey, James, F. S. Schiller.) Ahlak felsefesi bakımından -> yararcılıkla, bilgi kuramı bakımından -> araççılıkla özdeştir: Bilgi ve doğruluk yaşam için yalnızca birer araçtırlar. |
741 | problematik | bk. belkili |
742 | problematik yargı | bk. belkili yargı |
743 | psikanaliz | bk. ruhsal çözümleme |
744 | psikoloji | bk. ruhbilim |
745 | psikolojik mantık | bk. mantık 2 |
746 | rastlantı | Açıklanamayan, beklenilmeyen, önceden kestirilemeyen bir olayın ortaya çıkışı. |
747 | relatif | bk. göreli |
748 | relativizm | bk. görecilik |
749 | res | (Lat. res - şey) : Res cogitans = düşünen varlık, düşünen öz, bilinç res extensa = yer kaplayan varlık. (Descartes felsefesinin tin ve özdek karşılığı iki temel kavramı.) |
750 | rigveda | (Sanskritçe): Hint din tarihinin en eski kaynakları. |