61 | aporia | bk. çıkmaz |
62 | aposteriori | bk. sonsal |
63 | apriori | bk. önsel |
64 | araççılık | (Lat. instrumentum = araç, alet) Düşünme biçimlerinin, kuramların, mantık ve ahlak biçimlerinin vb. yalnızca yaşamın değişik koşullarına uyma araçları olduğunu savunan, Amerikan -> pragmacılığını (James, Dewey) yansıtan dünya görüşü. |
65 | aranedencilik | Bütün olayların tek gerçek nedeninin Tanrı olduğunu öne süren, insana neden gibi görünen bütün öbür şeylerin Tanrı'nın istencini yansıtan birer araneden olduğunu savunan felsefe öğretisi. // Descartes'ın ruh ve beden ikiliğini çıkış noktası olarak alan aranedencilik, bu tözler arasında ancak Tanrı'nın aracılığıyla bağ kurulabildiğini söyler. (Savunucuları: Batı felsefesinde: Geulincx, Malebranche İslam felsefesinde: Gazali.) |
66 | ardıl | 1. (Mantıkta) Bir çıkarımda varılan sonuç. 2. (Nedensel açıklamada) Etki. Karşıtı (ve bağlılaşık kavramı) bk. öncel |
67 | arınma | 1. Ruhun tutkulardan temizlenmesi. (Ör. Platon, ölümü ruhun bir arınması olarak anlar ölüm, ruhun bedenden kurtulması, bedensel tutkulardan arınması, temizlenmesidir.) 2. (Aristoteles'te) Sanat yoluyla duyguların arınması. // Sanat aracılığıyle insanın duyguları uyarılarak ruhun bunlardan temizlenmesine varılacaktır özellikle ağlatı (tragedia) acıma ve korku duyguları uyandırıp insanı etkileyerek arınmayı sağlar. |
68 | aristotelesçilik | (Felsefe ve Tanrıbilimde) Yunan filozofu Aristoteles'e dayanan, deneysel gerçekçi eğilimli, aynı zamanda ereksel bir dünya görüşü niteliğindeki düşünce doğrultusu. |
69 | assertorik | bk. yalın (önerme) |
70 | aşama düzeni | (Yun. hierarkhia: hieros = kutsal, arkhe = egemenlik, güç, erk) : 1. (Kök anlamında) Kutsal sayılan kişilerin egemenliği bu egemenliğin taşıyıcıları (rahipler) arasındaki düzen. // Bu sıralamada, bir basamakta yer alan öğelerin önemiyle sayısı ters orantılıdır. 2. Öğelerin önemine göre yapılan sıralama aşamalar, basamaklar zinciri. (Ör. Bilimlerin, değerlerin aşama düzeni.) |
71 | aşkın | 1. Bir düzeyin ötesine yükselen, verilmiş bir sınırı aşan. 2. Üstün olan insanlık düzeyinin üstüne çıkan (Tanrı). 3. Göz önüne alınan alanın dışına çıkan özellikle bilinci aşan, bilincin dışına çıkan. 4. (Kant'ta) Olabilecek her türlü deneyin sınırını aşan, insan bilincini aşan. 5. Doğayı, gerçekliği aşan: doğaüstü, duyuüstü. Karşıtı bk. içkin |
72 | ataraksia | bk. sarsılmazlık |
73 | atom | (Yun. a -tomos = bölünemez] 1. (Yunan filozofları Leukippos ve Demokritos'ta) Gerçeğin son, artık bölünemez, bozulamaz diye tasarlanan temel öğeleri. 2. (Yeniçağda) Özdeğin en küçük, değişmez bölümcükleri. // Özdeğin atomlardan oluştuğunu kuramsal olarak temellendiren İngiliz fizikçisi John Dalton olmuştur. Bugün ise atomun parçalalanabilir ve bozulabilir olduğu kılıgılı olarak kanıtlanmıştır. |
74 | atomculuk | Özdeğin atomlardan kurulu olduğuna dayanan gerçeği ve gerçekteki olayları bu atomlardan ve bu atomların deviniminden kalkarak kavramaya çalışan felsefe öğretisi. (İlk atomcular: Leukippos, Demokritos, Epikuros 17. yüzyılda atomculuğu yenileyenler: Sennert, Gassendi, Boyle.) |
75 | attributum | bk. öznitelik |
76 | augustinusçuluk | Bir yandan Platonculuk ve Yeni Platonculukla Hıristiyan düşüncesini birleştirmeye, öte yandan felsefenin ağırlık noktasını öznel-ruhsal alana (içdeney fizikötesine) kaydırmaya çalışan, Augustinus'a bağlı öğreti. //Bu öğreti Aristotelesçilikle karşıtlık içindedir. |
77 | aydınlanma | 1. İnsanın geleneksel görüşler, yetkeler, bağlılıklar, tasarım ve önyargılardan kendini usuyle kurtarıp yalnızca usuna dayanarak yaşamı kavramaya ve düzenlemeye çalışması. // Aydınlanma inanmak değil bilmek ister sorup soruşturmadan, körükörüne bir şeyi doğru saymaz. Kant aydınlanmayı "İnsanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmayış durumundan çıkması" diye tanımlar. 2. XVII. yüzyıldan beri Batı düşüncesinde ağır basan, kilisenin doğaüstü gerçeklik anlayışı ile savaşarak insan ve dünya konusunda usun özerkliğini temel alan akım. |
78 | ayrık çıkarım | Öncüllerinden biri -> ayrık yargı olan çıkarım. // Özellikle ayrık tasımlar şu iki biçimdedir: Modus tolendo-ponens: Ya A doğrudur, ya B doğrudur A doğru değildir Öyleyse B doğrudur. Modus ponendo-tollens: Ya A doğrudur, ya B doğrudur A doğrudur Öyleyse B doğru değildir. |
79 | ayrık yargı | Öznesine birbirini dışta bırakan türlü yüklemlerin verildiği ya da birbirini dışta bırakan öznelere aynı yüklemin verildiği yargı. bk. ayrıklık |
80 | ayrıklık | 1. Kaplamları birbirinden ayrı olmakla birlikte aynı yakın cinsin kaplamına giren kavramlar arasındaki bağlantı. (Ör. Kedi-köpek: memeliler dik açılı üçgen-eşkenar üçgen: üçgen.) 2. Önermelerin birbirine bağlanması işleminde "veya", "ya.. .ya" ile gösterilen ilişki. // Modern mantıkta yalnızca "veya" kullanılır, simgesi "v"dir. bk. ayrık yargı, ayrık çıkarım |
81 | ayrılmazlık | Özelliklerin kendilerini taşıyan nesnelerle ilineklerin tözle bağlantısı. Karşıtı bk. kalıcılık (subsistentia = bağımsız var olan). |
82 | ayrım | (Aristoteles'te) 1. Bir şeyin kendi kendinden ya da bir başka şeyden herhangi bir ayrılıkla ayrı olması. (Ör. "Sokrates bir başkası olarak Platon'dan ayrılır, çocuk ve yetişkin olarak da kendi kendinden ayrılır.") 2. İki şeyin ayrılmaz ilineklerle birbirinden ayrı oluşu. 3. Aralarında türsel (spesifik) bir ayrılık olan iki şeyin birbirinden ayrı olması. (Ör. İnsanın attan türsel bir ayrımla -us sahibi olmakla- ayrılması.) Sayısal ayrım (differentia numerica): Bir türün bireylerini birbirinden ayıran belirtilerin toplamı (ör. yer, zaman). Türsel ayrım (differentia specifica): Türü oluşturan ayrım bir türü bir üstündeki cinsten ayıran belirti. |
83 | ayrışık | (Yun. heterogenes: heteros = başka, genos = cins) Başka cinsten olan aynı türden olmayan. Karşıtı bk. bağdaşık |
84 | bağdaşık | (Yun. homogenes: homos = aynı, genos = cins, soy) : Yapıca özdeş olan ve aralarında nitelikçe bir ayrım bulunmayan parçaların kurduğu bütünün niteliği. Karşıtı bk. ayrışık |
85 | bağımlılık | Bir başka şeyle koşullu olma, bir başka şeye bağlı olma durumu. 1. Nedensel bağımlılık: Etki ile neden arasındaki -> bağıntı. 2. Mantıksal bağımlılık: Neden ile sonuç arasındaki bağıntı. |
86 | bağıntı | 1. Bir düşünce edimi içinde ardarda gelen iki ya da daha çok şey arasında bulunan birlik, bağlılık, birliktelik gibi ilişkiler bütünü. (Ör. nedensellik bağıntısı, karşılıklılık bağıntısı, benzerlik bağıntısı vb.) 2. (Aristoteles'te) On kategoriden biri: Bir başka şeyle bağlantı içinde kavranılan şey. 3-(Kant'ta) Düşünmemizin bağlayıcı, birleştirici edimlerinden olan dört büyük kategoriden biri. Bağıntı kategorisi üç bölüme ayrılır: töz-ilinek neden-etki etki-tepki. |
87 | bağıntıcılık | bk. görecilik |
88 | bağıntılı | bk. göreli |
89 | bağıntılılık | bk. görelilik |
90 | bağıntılılık kuramı | bk. görelilik kuramı |