Felsefe Terimleri Sözlüğü - XML
Felsefe terimleri ile ilgili bilgileri burada bulabilirsiniz


IDTerimAçıklama
241dil-mantıkbk. mantık 5
242din felsefesiDinin ilkelerinin özünü ve anlamını temellendirmeyi amaçlayan felsefe dalı.
243dinamikbk. devimsel
244dinamizmbk. devimselcilik
245dingincilik(Lat. quis = dinginlik) : Dünyadan yüz çeviren bir yaşama tutumu. Tam bir gönül dinginliği, tutkusuzluk içinde isteklerden sıyrılmış olarak, direnç göstermeden kendini Tanrı istencine vermeyi ve Tanrısal ruh dinginliği kazanmayı amaç edinen dünya görüşü.
246dirimbilimcilikGerçekliği tek yanlı olarak yalnızca dirimbilimsel açıdan inceleyen, organik yaşamın kavramlarını öteki gerçeklik alanlarına da uygulayan görüş.
247dirimselcilik(Lat. vita = yaşam) : Yaşam olaylarını fiziksel - kimyasal güçlerle değil de özel bir yaşama ilkesi, yaşam gücü ile açıklayan öğreti. 1. Eski, Aristoteles'e bağlı olan dirimselcilik, doğa olaylarını bir -> entelekheia'nın özdek biçiminde ortaya çıkışı ile açıklamış sonradan modern nedensel-mekanik dünya görüşünün egemen oluşu ile bir yana itilmiştir. 2-Yeni dirimselcilik 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılda Driesch, Reinke, Becher, Uexküll'le geliştirilmiştir. Bu yeni dirimselcilik yaşam olaylarının nedensel-mekanik yasalarla açıklanmayacağını yaşam sürecinin özerkliğinin ve etkinliğinin, bir plana göre, bir ereğe doğru ilerlemeye çalışan kendine özgü bir yasası bulunduğunu öne sürer. 3. Son zamanlarda --> güdümbilime dayanan dirimbilimciler, dirimselciliğin kesin olarak çürütülmüş olduğunu ileri sürüyorlar.
248diyalektikbk. eytişim
249diyalektik materyalizmbk. eytişimsel özdekçilik
250dizge(Yun. systema
251docta ignorantiabk. bilmeme bilgisi
252dogma1. Bir felsefe okulunda benimsenen, doğru diye ileri sürülen öğreti. 2. Doğruluğu sınanmadan benimsenen ve bir öğretinin ya da ideolojinin temeli yapılan sav.
253dogmacılık1. Öne sürülen öğreti ve ilkeleri eleştirmeden doğru olarak benimseyen ve benimsediği varsayımlardan katı bir yöntemle önermeler türeten felsefe anlayışı. Karşıtı bk. kuşkuculuk. 2. (Kant'ta) Salt usun kendi gücünü eleştirmeden tuttuğu dogmatik yol. Karşıtı bk. eleştiricilik. 3. Düşüncenin özgürlüğünü ve bağımsızlığını sınırlayan ya da ortadan kaldıran her türlü düşünme biçimi.
254dogmatik1. Deney bilgisini, deneye dayanan kanıtları yadsıyarak, kanılarını inanç öğretilerinden çıkaran (düşünme biçimi). 2. Felsefe ve din dogmalarının bilimsel (mantıksal) ve dizgesel bir yolla ortaya konuluşu.
255doğa1. Her var olanın doğuşunda özünü kuran şey. 2. İnsanın koyduğu kuruluşlar, biçimlerle (kültür, sanat, teknik) karşıtlık içinde, kendi kendine oluşan, biçimlenen. 3. İnsanın karşısında olan, ona yabancı, bu yüzden de bilinmeyen, kendi gücünün üstünde olan, onun dışında olan. 4. Koyumların (konulmuş olanının = thesei) karşısında, kendiliğinden olan yapma olana karşı doğal olan. 5. Duyulur, algılanır dış nesnelerin tümü. 6. Evren. 7. Herşeyi kuşatan gerçekliğin tümü (doğa ya da Tanrı). 8- Yaratıcı, oluşturucu güç. 9- Doğurucu, besleyici, koruyucu "doğa ana." 10- Doğa bilimlerinin konusu olarak, değerlerin dışında olan gerçeklik: canlı ve cansız doğa. 11. Nedensellik yasasının egemen olduğu alan. 12- Düşüncel (ideal) varlıklardan ayrı olarak gerçek olanın varlıkbilimsel ilkesi. 13. Bir bireyin kendine özgü çizgilerinin tümü bir bireye özgü olan nitelikler, özel belirtiler. 14-Bir varlık türünde bireysel ya da toplumsal deneylerle kazanılmış olana karşıt olarak, onda doğuştan olan, kendiliğinden olan her şey. 15-(Varoluşçu felsefede) Bireyde özgür istençten bağımsız olan ama insan, özü bakımından özgürlük olduğuna göre, onda baştan olmayan, Özgürlük, insanın kendisine bir doğa kazandırmasıdır, ya da sonsuz doğa olanaklarından birini seçmesidir.
256doğa bilimleriNedensellik yasasına dayanmaları, matematiksel kuruluşları, değerleme yapmayan genelleştirici yöntemleriyle kültür bilimlerinden ayrılan, doğa araştırmalarına yönelik bilimler. // Doğa bilimleri: 1. Görevlerine göre: salt ve uygulamalı doğa bilimleri. 2. Konularına göre: canlı ve cansız doğanın bilimleri. 3. Yöntemlerine göre: a. matematiksel ve deneysel araştırmalar (fizik, kimya, dirimbilim, ruhbilim) b. betimleyici ve çözümleyici araştırmalar (bitkibilim, hayvanbilim, insanbilim), c. doğa tarihi ve doğa bilgisi (coğrafya, yerbilim, gökbilim) olarak ayrılırlar.
257doğa felsefesi1. (Eski Yunan'dan yeniçağa değin doğa bilimleri ile aynı anlamda) Doğa üzerine doğanın özü, biçimleri ve gerçekleri üzerine bilim. Newton bile kendi evren mekaniğini "doğa felsefesinin matematiksel ilkeleri" olarak adlandırıyordu. 2. (Fizikötesinde) Özellikle Alman idealistlerinin yüksek bir doğa bilgisine erişmek için doğayı felsefe açısından inceleme denemeleri. 3-(Bilimsel doğa felsefesi) Doğa üzerine değil, doğa bilimleri üzerine felsefedir a. Tek tek bilimlerin araştırmalarına dayanarak doğa üzerine kuşatıcı bir felsefe görüşüne varmak isteyen b. özdek, uzay, zaman, yasalılık, mekanikçilik, dirimselcilik vb. gibi doğa bilimlerinin ana kavramları, temelleri, varsayımları üzerine felsefe yapmak isteyen bilgi dalı.
258doğal durum1. Uygarlaşmamış bir insan öbeğinin durumu. 2. Eğitilmemiş bir insanın bireysel durumu. 3. İnsanların toplum kurmadan önceki varsayımsal durumu. // Bu, Rousseau'ya göre insanların suçsuz ve barış içinde özgürce yaşadıkları bir durum, Hobbes'e göre ise herkesin herkesle savaşı durumudur.
259doğal ışıkDoğal bilgi yetisi. Bu anlamda: 1. (Plotinos ve Augustinus'ta) İnsannın içinde bulunan ve bilgi elde etmeye olanak sağlayan "ışık". 2-(Descartes'ta) Tann'nın insana verdiği bilme yetisi. // Usun doğrulara dolaysız ve apaçık olarak varmasını sağlar.
260doğalcılıkHer şeyi doğaya indirgemeye çalışan dünya görüşü. // Doğaya verilen anlama göre türlü biçimler alır. (Doğa bilimlerinde) Anorganik doğa bilimlerinin ilkelerini saltlaştıran, yöntemlerini tüm gerçekliğe aktaran görüş (bilimsel doğalcılık). (İnsanbilimde) İnsanı yalnızca bir doğa varlığı olarak gören, insanın doğa içinde ayrı, kendine özgü bir yeri olduğunu ileri süren bütün görüşleri yadsıyan öğreti (insanbilimsel doğalcılık). Ahlak felsefesinde (ethikte) a. Doğal yaşama yararlı olan şeyleri iyi ve doğru bulan görüş (pragmacılık), b. Ahlakı doğal güçlerin, içgüdülerin etkisinden kalkarak açıklamaya çalışan anlayış. (Estetikte) Sanatın ereğini doğayı olduğu gibi yansıtmada, gerçekliği bütün çıplaklığı ile ortaya koymada bulan öğreti.
261doğaüstü1. Doğanın üstünde olan. 2. Doğa yasalarına bağlı olmayan. 3. Doğa gerçekleriyle açıklanamayan.
262doğru1. Gerçeğe uygun olan. 2. (Mantıkta) Düşünme yasalarına uygun olan.
263doğruculukDoğruyu söyleyen kimsenin öz belirtisi, niteliği. Bir insanın söz ve eylemleriyle kanı ve inançlarının, düşünüşünün uyuşması. Bir insanın kendi kendisiyle uyum içinde oluşu. Özü, sözü bir olan kimsenin durumu.
264doğrulamakBir önermenin doğruluğunu ya da yanlışlığını saptamak ereğiyle olayları inceleyip araştırmak.
265doğruluk(Yun. alétheia = açık olma, kendini açık olarak ortaya koyma durumu) : 1. Düşüncenin gerçekle uyuşması. Yargı ve önermelerin gerçeğe uygun olması, verilmiş bir olguyla uyuşması (içeriksel doğruluk). 2. Düşüncenin kendi kendisiyle uyum içinde olması, çelişik olmaması (biçimsel doğruluk-biçimsel mantıkta-). //Leibniz doğruları ikiye ayırır: Olgu doğruları (vérités de fait): Deneye dayanan doğrular. Bunlar zamana bağlıdır, belirli koşullar altında, belirli bir zaman noktasında gerçekleşmiş olmakla içerik kazanırlar (deneysel doğruluk). Us doğruları (vérités de raison): Doğruluk nedeni yalnızca usta bulunan, zamana bağlı olmayan, zamandışı olan, her zaman her yerde geçerli olan doğrular (mantıksal doğruluk). Olgu ve us doğruları kavramlarını ilkin Leibniz kullanmıştır.
266doğurtma(Yun. maieutike (tekhne) = doğurtucu, doğum yardımcısı, doğurtma sanatı, ebelik): Sokrates'in, karşısındakine sorular sorarak onun ruhunda saklı bulunan tinsel güçleri ve bilgileri çekip çıkarma yöntemine (bunu annesinin ebelik sanatına benzeterek) verdiği ad.
267doğuştanBir varlığın doğasında bulunan, doğduktan sonra kazanılmış, öğrenilmiş şeylerin sonucu olmayan, doğuşla birlikte var olan. //Şunlar doğuştan getirilebilir: 1. Olmuş bitmiş biçimiyle doğuşla birlikte var olan bir özellik (ör. bir sakatlık). 2. Doğuştan var olan ve geliştirilmesi olanağı bulunan bir yetenek (ör. müzik yeteneği). 3. Doğuşla var olan, ama bilinçlendirilmeye gereksinmesi olan. bk. doğuştan ideler
268doğuştan idelerİnsan usunda baştan beri yerleşik olan ideler ve kavramlar a. Bütün insanlarda ortak olan kavram ve ideler, b. Duyulur deneyle kazanılmayan ya da temellendirilemeyen ideler ve kavramlar (ör. matematiksel kavramlar). (Descartes'da) Deneyden edinilmemiş olan, ruhumuzda önceden yerleşik olarak bulunan düşünceler ya da tasarımlar (ör. Tanrı düşüncesi). Descartes'a göre bilinç olayları ve bilginin önsel biçimleri doğuştandır yalnız Descartes "doğuştan ideler" derken, insanın birtakım düşünceleri dünyaya "hazır olarak" birlikte getirmiş olduğunu anlamaz, bu gibi düşünceleri geliştirebilmek için insanda doğuştan bir yatkınlık olduğunu söylemek ister.
269doksograflarbk. öğreti düzenleyicileri
270dokuzluklar(Yun. ennéas = dokuz) Plotinos'un yapıtlarına verilen ad. // Öğrencisi Porphyrios, Plotinos'un ölmünden sonra kalan yazıları her birinde 9 bölüm bulunan 6 kitapta bir araya toplamış, bu yüzden yapıt "dokuzluklar" adını almıştır.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir