181 | ayaklı çubuk jimnastikçisi | Ayaklı çubuklarda çeşitli ustalıklar gösteren sanatçı. |
182 | ayaklı ışıldak | Asılı olmayan, ayaklar üzerinde sahnenin çeşitli yerlerine taşınabilir ışıldak. |
183 | ayakta seyir yeri | Türkiye'deki tiyatrolarda bulunmayan, daha çok Avrupa tiyatrolarında görülen en ucuz seyir yeri. Burada oturacak yer yoktur. |
184 | ayça | Sirk çadırının çatısında, çok yüksekte yapılan bir denge ve hokkabazlık gösterisi. Çadırın tepesinden sarkıtılmış bir çelik tele bağlı ve yavaş yavaş ekseni etrafında dönen bir yeni ayın üzerine tünemiş bulunan cambaz bu durumda denge ve hokkabazlık numaralarını gösterir. |
185 | aydınlatma alanı | Işıklama çalışmalarında genellikle altı bölüme ayrılan sahnenin ışıldaklar ve dizi ışıklarla aydınlatıldığı alan. |
186 | aydınlatma uzaklığı | Bir ışıldağın sahneyi aydınlattığı yere uzaklığı. |
187 | aydınlı | Türk gölge oyununda kabadayı ya da efe tipi. Tek başına mahallenin düzenini sağlar. «Efe» olarak da perdeye çıkar. Kimi oyunlarda Tuzsuz Deli Bekir'in görevini yüklenir. |
188 | ayı eğiticisi | Ayıları eğiterek onları gösteriye hazırlayan kişi. |
189 | ayırtı | Tiyatro konuşmasında, söylenecek bir parçada ana düşünceyi tamamlayan tümce ya da tümceler. |
190 | ayışığı kutusu | Sahnede ayışığı görünümünü sağlayan etmen aygıtı. |
191 | ayna | Gölge oyunu tasvirlerinin gösterildiği gergi. Bu gergi, mermerşahi patiskadan, çevresi çiçekli bezdendi. Eskiden 2 x 2.5 metre iken, sonradan 1.10 x 1.80 m. olarak küçültüldü. |
192 | aynalı (argo) | Karagöz, Külhanbeyi, ve Matiz tarafından «güzel» karşılığında kullanılan argo sözcük. |
193 | aynalı ışıtaç | Genel ışıklamada kullanılan, yüksek ışık gücü olan, merceksiz, aynalı ışıtaç. |
194 | aynasız (argo) | Karagöz, Külhanbeyi, Matiz tipleri tarafından «kötü», «çirkin» karşılığında kullanılan argo sözcük. |
195 | aynaz (kö o.) | Köy oyunlarını yönetene verilen adlardan biri. |
196 | ayoray | Antik Yunan tiyatrosunda Tanrıları havada göstermek için kullanılan askı aygıtı. |
197 | ayrıntı | 1. Tiyatro oyununda, ana düşünceyi pekiştirici sözcük, tümce ya da eşya. 2. Dekorun küçük bir parçası. |
198 | ayrıntı çalışması | Bir oyunun başarılı bir biçimde seyirci karşısına çıkartılması için yapılan çalışmaların en önemli ve yoğun evresi. Bu evrede oyun kişileri, konuşmalar, hareketler ve davranışlar üzerinde ayrıntılı bir biçimde çalışılır. |
199 | ayvaz | Türk gölge oyununda Ermeni tipi. |
200 | azalma simgesi | Azalmaları ya da hafiflemeleri gösteren simge. |
201 | baba himmet | Türk gölge oyunu'nda Kastamonulu tipi. Çok iriyarı, kolayca aldatılabilen, saf bir kişidir. İyi yüreklidir, ancak kızınca gözü kimseyi görmez. Omuzunda baltasıyla gezer ve genellikle odun kırıcılığı yapar. bk. hırbo. |
202 | bacak gösterisi | Salt eğlence amacıyla güzel kızların toplu olarak yaptıkları danslı gösteri. |
203 | bacaklar çapraz | Bacakların birbirine çapraz duruşu. |
204 | bacaklar uzak | Ayakların birbirine uzak duruşu. |
205 | bacaklarla tutunma | Dizleri kırıp bacaklarla salıncağa ya da ipe tutunma. |
206 | bağımsız akım | Tiyatroda, ışık denetim odasındaki karartıcılara bağlı olmayan akım. |
207 | bağlak | Oyunun sonucunu bağlayan son söz. |
208 | bağlantı çizgisi | Oyun yeri ile seyirci arasındaki varsayımsal çizgi. |
209 | bağlı palanga | Sahne yukarısındaki ızgaralara bağlı tel halat makarası. |
210 | bağlı trapez | Sallanmayan bir yere tutturulmuş trapez. |