| 361 | ikinci epitrit | (Yunan Latin tartıbilim Terimi) İkincisi kısa, öbür üçü hep uzun olan dört heceli tartı adımı. |
| 362 | ikinci peon | (Yunan Latin tartıbilim Terimi) İkincisi uzun, öbür üçü hep kısa olan dört heceli tartı adımı. |
| 363 | ikizanlam | (Söz sanatı terimi) Bir ifadenin, kuruluşundan veya içinde iki anlama gelen kelime bulunmasından dolayı iki fikir verebilmesi hali. (İKİZANLAMLI, Amphibologique). |
| 364 | ilâhi | Tanrıyı övmek üzere ezgi ile söylenen koşuk. (Bu ilâhilere Mevleviler Ayin, Bektaşiler Nefes, Gülşenîler Tapuğ, Halvetîler Durak, başka tarikat ehli Cümhur derlerdi). |
| 365 | ilgi | (Söz sanatı terimi) Bir kelimeyi gerçek anlamdan mecaz anlama geçirmek için bulunan ilişik. |
| 366 | ilişik | (Söz sanatı terimi) İgretilemede iğreti ile iğretili arasındaki ilgi. |
| 367 | ilişmezcelik | (Söz sanatı terimi) Söylenmiyen kısmın önemli olduğunu telkin edecek şekilde bir konuya hafifçe temas ederek geçme. |
| 368 | iltizam | (İnat)(Divan edebiyatı terimi) Uyakların kayıtlı nevinden olması hali. |
| 369 | imale | (Divan edebiyatı terimi) Kısa heceyi uzun okuma. |
| 370 | imayo | (Japonca) Japonların halk şiiri. |
| 371 | imge | Bir şeyi daha canlı ve daha duygulu bir halde anlatmak için onu başka şeylerin çizgileri ve şekilleri içinde tasarlayış. (İMGELEM, Muhayyile, Imagination İMGELEME, Tahayyül, Imagination). |
| 372 | imza beyti | (Halk edebiyatı terimi) bk. Mahlas beyti. |
| 373 | inat | (inat) bk. iltizam |
| 374 | incelik | (Söz sanatı terimi) Üslûpta ince, hafif ve zarif değişiklik. |
| 375 | iptida | (Divan edebiyatı terimi) bk. Berâati istihlâl. |
| 376 | irca | (Divan edebiyatı terimi) (Söz sanatı terimi) Yönenme (iltifat), öze yönenme (tecrit) ve onarma (rücu) yanaçlarının ortak adı. |
| 377 | irdeleme | Benimsenen bir konu üzerine hazırlanan eser. |
| 378 | irdelemek | Bir şeyin derinliğine varıp onu iyice öğrenip tanımak için zihin ve emek harcamak. |
| 379 | işkilleme | (Söz sanatı terimi) Birkaç anlamı bulunan bir kelimeyi görünürde en yakın anlamiyle kullanmış gibi yaparak en uzağını kastetme. |
| 380 | izlenimci eleştirme | Kuralcı eleştirmeye karşıt olarak sırf edinilen duygulara göre yapılan eleştirme. |
| 381 | izlenimcilik | Tabiatı gerçekte olduğu gibi bütün ayrıntılarına bağlı kalarak değil, ancak ondan edinilen izlenimin ölçüsünde ve niteliğinde anlatma yolunu tutan çığır, ki ondokuzuncu yüzyıl sonlarında meydana çıkmıştır. |
| 382 | izlenimcilik sonrası | İzlenimciliğin konu olarak dış âlemi almasına karşı bir tepki olarak iç âlemin ifadesini ele alan ve az çok farklarla birçok memleketlerde beliren yirminci yüzyıl sanat akımı. |
| 383 | kabuki | (Japonca) Japonya'da dans ve şarkı ile karışık olan halk dramının adı. |
| 384 | kahraman | Bir edebiyat eserinde, olayların merkezi durumunda olan kimse. |
| 385 | kahramanlık destanı | Orta çağda kahramanlar için düzülen destan. |
| 386 | kakışma | (Söz sanatı terimi) Bir araya gelen ses, hece veya kelimelerin birbirleriyle uyuşamıyarak kulağa hoş gelmiyen bir etki yapmaları. (KAKIŞIR, Mütenafir, Gacophone). |
| 387 | kalabalıklı | bk. Kelime kalabalığı. |
| 388 | kalem savaşı | Gazete veya dergilerde bir konu üzerine yazı ile yapılan şiddetli, kavgalı, tartışma. |
| 389 | kaleme almak | Kafada düzen verilen bir fikri yazı kurallarına göre kâğıda dökmek. (KALEME ALAN, Rédacteur KALEME ALMA, KALEME ALIŞ, Rédaction). |
| 390 | kalenderî | (Halk edebiyatı terimi) Saz şairleri mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün tartısında düzdükleri gazellere bu adı verirler. |