181 | dekadanlar | Ondokuzuncu yüzyıl sonlarında, Parnasiyenlere karşı bir tepki olarak, simgeciliği (symbolismei) aşırı dereceye çıkaran sanatçılara verilmiş ad. |
182 | deli oyunu | Onbeşinci ve onaltıncı yüzyıllarda rağbet görmüş olup, kişileri deli olarak gösterilen yergili, Fransız sahne eseri. |
183 | demece | Her hangi bir durumu anlatmak üzere söylenen ve çoğu geçmiş bir olaya dayanan söz, Ye kürküm ye gibi.. |
184 | demeğe gelmek, demek olmak | Herhangi bir şey başka bir şeyin işareti olmak, şu veya bu anlama gelmek. (NE DEMEK OLDUĞU, Delâlet, Signification). |
185 | demek olmak | bk. demeğe gelmek. |
186 | demezcelik | (Söz sanatı terimi) Bir şeyden bahsetmek istemezmiş gibi davranma suretiyle ondan bahsetme. |
187 | deneme | Bir konuyu derinden derine incelemek dâvasında bulunulmıyan eser (DENEME YAZARI, Essayiste). |
188 | derimlik | Seçme nesir veya nazım parçaları dergisi. |
189 | destan | (I) Daha çok eski çağların kahramanlık olaylarını ve tanrıların, yiğitlerin, ulusların başından geçen olağanüstü halleri anlatan nazımlı ve uzun hikâye (İLKEL DESTAN, Epopée naturelle ou primitive YAPMA DESTAN, Epopée artificielle).(II) (Halk edebiyatı te |
190 | destan kömesi | Aynı konu üzerine düzülen destanların hepsi. |
191 | destanlık | Hakkında destan yazılmağa değer. |
192 | destansı | Kahramanca işleri nazımla anlatan esere ve nazma sıfat olur. |
193 | devrişim | Bir çok yazarların eserlerinden devşirilen parçalar dergisi. |
194 | devriye | (Tekke edebiyatı terimi) Evrenin ve insanın Tanrıdan çıkıp Tanrıya dönmesi felsefesine göre bu devir evrelerini anlatan tasavvuf koşuğu. |
195 | deyi | Fikrin anlatılması. |
196 | deyi kılıkları | Fikir ve duyguların anlatılması için kullanılan söz şekilleri ki nazım ve nesirden ibarettir. |
197 | deyi yinelemesi | (Söz sanatı terimi) Aynı fikrin türlü ifadelerle tekrar edilmesinden ibaret sürekli bir anlamdaşlık |
198 | deyibilim | Gramerle söz sanatı arasında yer tutan bir bilim olup deyimlerin seçimi, söz bölümlerinin kullanılışı ve dönemlerin kurulmasiyle ilgili kuralları verir, ele alınan dilin temel niteliklerini ortaya kor. |
199 | deyileme | Zihindeki buluş ve düzenleyişten sonra fikirleri ortaya koyma işi. (bk. Buluş ve Düzenleyiş) |
200 | deyim | Tek bir kelime yerine geçen, tek bir anlam veren kelime öbeği. |
201 | deyimcelik | bk. Sözlük. |
202 | deyiş | bk. şiir.bk. şiir |
203 | deyiş oyunu | Orta çağda Fransa'da rağbet gören ve iki truver arasındaki nazımlı tartışma temeline dayanan oyun. |
204 | deyitlemek | Şiir veya söylev gibi bir edebiyat parçasını konunun gerektirdiği ses ve tavırlarla başkalarının önünde okumak (DEYİT, DEYİTLEME, İnşat, Déclamation DEYİTLEMELİ, Déclamatoire) . |
205 | dışa verimcilik | Yirminci yüzyılın başında, izlenimciliğe karşı olarak kurulan ve onun gibi dış âlemden gelen izlenimleri tekrar etmek yerine iç âlemde doğan duyguları anlatmağa çalışan sanat çığırı. |
206 | dil uzluğu | Güzel söylemek, sözü ile karşısındakine heyecan vermek ve fikirlerini kabul ettirmek yeteneği (DİLİ UZ veya UZ DİLLİ, Natuk, Eloquent). |
207 | dilekleme | (Söz sanatı terimi) Söz arasına, bir dilekte bulunmak veya Tanrıdan bir şey dilemek üzere sokuşturulan cümle. Bir akşam ağzına ilâç veriyordum ah analar başından ırak, dostlarıma Allah göstermesin, düşmanlarıma da yazık, yavrumun çehresi değişti (H. Rahmi |
208 | dileme | bk. dilekleme. |
209 | din konuşması | Din konuları üzerinde yapılan gelişi güzel konuşma. |
210 | dinlemece | Çoğu doğa üstü olaylara dayanan, kısa ve eğlenceli hikâye. |