1831 | yoğunluk ölçümü | Ölçüye vurulan kişinin belli bir ölçek sınarına salt katılıp katılmadığını ölçmekle yetinmeyip sınarlara eklediği bir değerleme ölçeğiyle ne ölçüde katılıp ne ölçüde katılmadığını (katılıp katılmama düzeyini) saptamaya elveren ölçüm. |
1832 | yoğunluk sorusu | Aynı ölçüm boyutunun çeşitli dizillerinden oluşmuş seçenekler sunarak bir görüş ya da tutumun benimsenme ya da benimsenmeme düzeyini ölçen soru. |
1833 | yoklama | Doldurulmuş bir soru ya da görüşme çizinliğinin gereğince yanıtlanıp yanıtlanmadığını sınamak üzere başvurulan denetim işlemi. |
1834 | yoklama sorusu | Belli sorulara alınan yanıtların nedenlerine ve gerekçelerine inmeyi amaçlayan sınama sorusu. |
1835 | yordam | Bilimsel bilgiye ulaşmak üzere yapılan gözlem ve çözümlemelerde başvurulan kurallı işlemler dizgesi. |
1836 | yordamlık | Belli bir alanda geliştirilmiş yordamların dizgeli bütünü ya da yordam geliştirme iş ve bilgisi. |
1837 | yorumlama örnekçesi (TA kalıbı) | İki değişken arasında gözlenmiş bir bağıntı üçüncü bir etken karşısında sınanıp aldatıcı çıktığında, bu etkenin araya giren bir değişken olması durumunda, söz konusu bağıntının hangi etken aracılığıyla kurulduğunu söyleyerek yorumda bulunmaya elveren ve yeni bir bilgi kazandıran çözümleme işlemi, bk. geliştirme, geliştirme örnekçeleri. |
1838 | yönelim | Bireyin edinimleri sonucu kazandığı tutum ve davranış yatkınlığı. |
1839 | yöneltici soru | Anlamca yüklü ve yanlı olan, seçeneklere eşit ağırlık tanımayarak yanıtları belli bir doğrultuya yönlendiren soru. |
1840 | yöneltimsiz görüşme | Genel bir ilgi alanında derinliğine, genişliğine bilgiler almayı amaçlayan ve konuşmalara belli bir yön vermekten kaçınan görüşme. |
1841 | yönerge | Bir bilgi toplama sürecini yöneten, uygulanması gerekli kural ve işlemleri gösteren eylem kılavuzu. |
1842 | yönerge uygulama denetimi | bk. niceleme denetimi. |
1843 | yönetme | Bir iş ya da çalışma takımını, bir örgüt ya da kuruluşu amaca uygun olarak yönlendirme. |
1844 | yönetmen | Bireycil ya da kümecil oyun yordamında oyunun gidişini yöneterek edimcilere üstlenceler veren ve eylem içinde beliren açık ya da simgesel anlatımları yorumlayan, gözlem ve çözümlemelerde bulunan katılımcı gözlemci. |
1845 | yöneylem araştırması | İşletme ve örgüt etkinliklerini uzancalı tasarımlarıyla birlikte çözel ve sayımsal kalıplar içinde ele alan yaklaşım. |
1846 | yönlem | Bir görüşmede alınacak bilgilerin güvenirliğini sağlamak üzere soruların sorulması ve yanıt alınmasında izlenecek güdümlü yaklaşımlardan her biri, |
1847 | yönlence | Bir gidişin, bir sürecin kısa ve uzun dönemde aldığı doğrultu ya da kazandığı eğilim. |
1848 | yönlenim | Bir bilim dalında temel yöntem ve yaklaşım bakımından beliren ana ayrımlardan her biri. |
1849 | yönseme | Bir eylem ya da davranışın yöneldiği bilinçli amaç. |
1850 | yönsemeli örnekleme | Araştırma amaçları uyarınca bir evrenin tümünden değil, sorunu, ya da konuyu gözlemeye en elverişli bir kesiminden örnekler alan yargılı örnekleme. |
1851 | yöntembilim | Bilimsel bilgi üretme sürecine ilişkin yöntem ve yordamların ilke ve kurallarını inceleyen bilgi dalı. |
1852 | yumuşatma | Bir sıklık çokgenini, kırıklığını gidererek eğriye dönüştürme, bk. sıklık eğrisi. |
1853 | yuvarlama | Kavrama kolaylığı sağlamak amacıyla ondalık sayıların ondalıklarını en yakın tam sayıya indirgeme. |
1854 | yüklem | Bir nesneye yüklenen iş, eylem ya da durumu gösteren edimsel etkinlik. |
1855 | yüklence | Bir nesneye yüklenebilen nitelik ya da yüklem. |
1856 | yüklenç | Bir özne, konu ya da nesneyi niteleyen ve değerleme ölçeklerinde ölçüm sürekliliği üzerindeki çeşitli kesim noktalarını göstermeye yarayan sözcük. |
1857 | yüklü soru | Belli bir duygu, bir anlam yükü taşıyan sözcük ve deyimler kullanarak belli seçeneklere kendiliğinden çekici ya da itici özellik kazandıran soru. |
1858 | yüreklendirme | Bir gözlem sürecinde kendisinden bilgi istenen kişilerin istemli katılımını sağlamak üzere yapılan güdüleme, bk. özendirme. |
1859 | yüz yüze ilişki | Bireyler arasında karşı karşıya gelinerek ya da bir yaşam deneyimi paylaşılarak kurulan doğrudan ilişki. |
1860 | yüzde(leme) | 100'ün astlarına göre ya da toplam 100 sayılarak dile getirilen bölüm(leme). |