Felsefe - XML


IDTerimAçıklama
491idealizmI. (Genel anlamda) Ülkücülük: a. Bir ülküyle belirlenmiş olan ve bu ülküye çıkar gütmeden bağlı kalan yaşama biçimi ve dünya görüşü, b- Ülkülerin gücüne inanma. Özel biçimleri: 1. (Ahlak açısından) Bir insanı dış görünüşü, başarısı ve eylemlerinin sonuçları ile değil, yalnızca düşünüşü ve ahlak karşısındaki iç tutumu ile değerlendiren görüş. 2. (Kılgı alanında) Dünyayı olduğu gibi kabul eden gerçekçi görüşe (realizm) karşıt olarak, gerçekliği tasarım (idea) ve ülkülere (ideal) göre biçimlendirmek isteyen görüş. II. (Felsefede) 1. (Fizikötesi açısından) Gerçekliğin özünü yalnızca görüngü olarak kabul ettiği cisimler dünyasında değil, özdeksel olmayan varlıkta arayan, nesnel gerçekliği -> idea, us, tin olarak belirleyen ve özdeği düşüncenin (tinin) bir görünüş biçimi olarak inceleyen görüş -> özdekçiliğin ve -> doğalcılığın karşıtı. Duyulur dünyanın, görüngülerin karşısında hiç bir koşula bağlı olmayanı, saltık olanı bulmaya çalışan öğreti. Böylece gerçekliğin asıl özünü a. değişmez olan, zamandışı olan idealarda ya da ideaların nesnel alanında (Klasik Yunan idealizmi) ya da b. tin, us ve onun yaratıcı biçimlendirme gücünde ve özgürlükte araştırır (Alman idealizmi). 2. (Bilgi kuramı açısından) Nesneyi özneye, bilineni bilene bağlı kılan görüş. // Bu görüşe göre özne nesneyi belirler ve onu oluşturur: a. Bireysel özne, bireysel bilinç söz konusu olabilir, varolmak = algılanmış olmaktır (Berkeley), b. Genel bir özne, genel bir bilinç söz konusu olabilir bu, bireysel ben'i aşar, salt tin olarak genişler (Alman idealizmi) özdek ve doğa yalnızca bilincin, tinin bir ürünüdür us, öznel, öznenin yarattığı biçimler dizgesi olarak anlaşılır (öznel İdealizm-Fichte) doğa olaylarının arkasında yaratıcı bir güç saklıdır, asıl gerçeğin kendisi yaratıcı ve yapıcıdır, doğa öznenin bir ürünü olmayıp, doğanın kendisi de bir güçtür, böylece us nesnel bir dizge olarak anlaşılır (nesnel idealizm-Schelling) özne-nesne karşıolumunun karşısında us, salt bir dizge olarak ortaya çıkar, ide, us, tin bütün var olanların temelinde bulunan ilkedir, varlık bu ide'nin kendini açması, belli bir ereğe doğru gelişmesidir (salt İdealizm-Hegel). 3. (Ahlaksal açıdan) a. İyi ideasını, ya da değerleri en yüksek şey olarak belirleyen görüş. b. (Kant'ta) Başarı, mutluluk, yarara bakmaksızın, hiç bir koşula bağlı olmayan salt gerekliliği ölçü olarak koyan görüş (yararcılık ve mutçuluğun karşıtı), c. Us - duyarlık, özgürlük - doğa gerginliğinde kendini gerçekleştiren insanın, ahlakın temeli, olan özgürlüğü, erişilmesi gereken biricik ödev ve insan yaşamının anlamı olarak görmesi gerektiğini savunan anlayış (Fichte). Kant'ın transsendental idealizmi: Bizden bağımsız bir dışdünyanın varoluşunu yadsımayan Kant, gerçekliği bilinçten bağımsız bir -> kendinde şeyler dünyası olarak kabul eder, ama bilgimiz deneyle sınırlıdır, biz yalnız görüngüler dünyasını bilebiliriz, kendinde şeyleri görüleyemeyiz. çünkü bunlar hiç bir zaman duyular yolu ile bize verilemezler. Deney ve yaşantılarımızı belirleyen de bilgi yetimizin kalıplarıdır, duyarlığın bu kalıpları da zaman ve uzaydır, bunların bir gerçekliği yoktur, kendinde şey olarak nesnelerin belirlenimi ve koşulu olamazlar, ama zaman ve uzayın duyularımızı aşan düşünceliği (transsendental idealitesi) vardır, böylece bütün görüngüleri şeyin kendisi olarak değil, salt tasarımlar olarak kabul etmemiz gerekir. Ama bu transsendental idealizm deneysel gerçekçiliktir aynı zamanda, çünkü dış görülerimize uzayda gerçek bir şeyin karşılık olduğunu kabul eder.
492ideleştirmeİdeaların, tasarımların, kavramların oluşumu. -> Görüngübilimde: Öz görüsü, öz görüleme. İdea olarak bir şeyin salt özünün dolaysız kavranması, görülenmesi buna "ideleştiren soyutlama" da denir.
493ideologlar1. Fransa'da, fizikötesini ortadan kaldırarak tinsel bilimleri insanbilime ve ruhbilime dayandırmayı amaçlayan, Condillac'a bağlı felsefe okulunun savunucuları. 2. Gerçekliği olmayan, soyut düşüncelere (idelere) bağlanan kişiler.
494ideoloji1. Terimin yaratıcısı Destutt de Tracy'ye göre ideoloji, "ideler bilimi" dir, ideleri (geniş anlamıyle bilinç olaylarını), idelerin niteliklerini, yasalarını, gösterdikleri anlamlarla bağlantılarını ve kökenlerini inceler. 2. (Küçültücü anlamda) Gerçekliği olmayan, soyut düşüncelere dayanan kuram. 3. Kendine özgü verilere dayanarak geliştiğini sanan, gerçekte ise toplumsal ve ekonomik olayların dile gelişi olan, ancak bunun bilincinde olmayan, hiç değilse bu toplumsal olayların kendisini belirlediğini hesaba katmayan kuramsal düşünce. Bu anlam özellikle Marksçılarda çok kullanılır onların diliyle, bir çağın, bir toplumun düşünceler (ideler) dünyası, bilinç yapısı toplumsal-ekonomik ilişkilerin ürünüdür, idelerle ilgili üstyapısıdır.
495idolaPut, imge, kuruntu. (Felsefede) F. Bacon'ın "Yeni Organum" unda kullandığı kavram. İnsanın doğasında yerleşik olan ya da sonradan kazanılmış olan ve gerçek bilgiyi engelleyen önyargılar. (Ör. idola fori = çarşı idolleri, kamusal ve toplumsal yaşamın belirlediği önyargılardır bunların kaynağı da dildir. Geçmiş çağların dilde kalıplaşan görüşleri bizim için birer önyargı olmuşlardır.)
496ikicilikBirbirinden ayrı, birbirinden bağımsız, birbirine geri götürülemeyen, birbirinin yanında ya da karşısında bulunan iki ilkenin varlığını kabul eden görüş. // Şu türleri vardır: 1. (Dinsel görüşte) İki Tanrı'nın (biri iyi, biri kötü) var olduğunu öne süren anlayış (Mani dini). 2. (Tanrıbilimde) İnanç ve bilgi, yaratan ve yaratılan karşıtlığını savunan görüş. 3. (Fizikötesinde) Varlık ve oluşun, idea ve görüngünün, beden ve ruhun, ben ve ben-olmayanın, bilinç ve cisimler dünyasının birbirine karşıt ilkeler olarak varolduğuna inanan görüş. 4. (Ahlak felsefesinde) Usu ve duyarlığı, ödev ve eğilimi birbirine karşıt ilkeler olarak benimseyen görüş. Karşıtı bk. tekçilik
497ikilem1. (Mantıkta) Karşıdakinin iki yandan kıstırılması: A olunca B ve C nin de olması zorunludur, ama ne B ne de C vardır, öyleyse A yoktur. 2. (Genel olarak, "kıskaç", "kıstırma" anlamında) Her iki durumda da doğru hareket edemeyeceğim iki olanak karşısında bulunup, bunlardan birini yapmaya, istemediğim halde beni zorlayan durum.
498ileri sürme(Lat. assertio
499ilerleme(Lat. progressus
500ilinek(Lat. accidens = rastlantısal olan, çıka gelen) : 1. Bir nesneye zorunlu olarak bağlı olmayan, onun özünde bulunmayan rastlantı ile olan nitelik. // Platon-Aristoteles açımlayıcısı Yeni Platoncu Porphyrios, Eisagogé adlı yapıtında ilineği şöyle tanımlar: "Konu (özne) değişmeksizin ortaya çıkabilen ya da yok olabilen şey." Bu tanım sonradan bütün mantıkçılarca kabul edilmiştir. İlinekler iki türlüdür: Ayrılır ve ayrılmaz ilinekler. (Ör. Uyumak insan için ayrılır bir ilinektir.- Kara renkli olmaksa, zenci için ayrılmaz bir ilinektir.) 2. (Aristoteles'te) Bir konuya bağlı olan ve o konu olmadan kendisi var olamayan şey kendi başına var olamayan, bir taşıyıcıyı, bir tözü gerektiren şey tözün niteliği.(Ör. Aklık nesneden bağımsız olarak var olamaz.) Karşıtı ve bağlılaşık kavramı: bk. töz
501ilineksel1. Değişen, rastlantısal olan, ilinekle ilgili olan, özle ilgili olmayan, Karşıtı: özle ilgili = essentiel. 2. (Bir şeye) bağlı olan, bağımsız olmayan. Karşıtı: tözle ilgili = substantiell.
502ilkeBaşlangıç ilk olan kendisinden başka bir şeyin çıktığı temel, köken dayanak temel neden, ilk neden. // İlkeler şu türlere ayrılır: 1. Biçimsel ilkeler (genel kurallar). (Ör. Mantıkta düşünce yasaları: çelişmezlik ilkesi vb.) 2. İçeriksel ilkeler: Bilgi içeriğini belirleyen ilkeler. (Ör, Fizikte enerjinin korunması ilkesi.) 3. Fizikötesi ilkeler (varlık ilkeleri): Yaşamın, gerçekliğin en yüksek koşulları, en yüksek temelleri türlü filozoflarda değişir. (Ör. Thales'te su, Pythagoras'ta sayı, Platon'da idea vb.) 4. Nedensel ilkeler: Bütün olup bitenlerin en yüksek nedenleri. S- Bilgi ilkeleri: Her türlü bilginin en yüksek koşulları. 6. İstenç ilkeleri ya da kılgılı ilkeler: Ahlak eyleminin en yüksek kuralları a. genel ve nesnel geçerliği olan yasalar, buyruklar, b. Yalnızca birey için, kişi için geçerli olan öznel ilkeler (maxime).
503ilkel(Lat. primitivus
504ilkörnekHer şeyin ona göre yapıldığı düşünülen temel ilke. Mundus archetypus: Gerçeklik dünyasında her şeyin kendilerine göre biçimlendiği idealar, ilkörnekler dünyası.
505imbilim(Yun. sema, semeion = im) İmler bilimi. 1. Bildirişme amacıyla kullanılan her türlü im dizgesinin yapısını ve işleyişini inceleyen bilim. 2. (Matematiksel mantıkta) İmler kuramı, özellikle imlerin dildeki kullanımları ya da dile uygullanması.
506imgeBir nesneyi doğrudan doğruya yeniden tanıtmaya yarayacak bir biçimde göz önüne seren şey, duyu organları ile algılanmış olan bir şeyin somut ya da düşüncel kopyası.
507imgelem1. Bir nesneyi, o nesne (karşımızda) olmaksızın tasarımlama yetisi. // İmgelem: a. Yaratıcı olabilir, tasarımı kendisi yaratır, b. Yansıtıcı olabilir, zihinde önceden bulunan tasarımları anımsar. 2. (Kant'ta) Görü ile düşünme, duyarlık ile anlık arasındaki gerçek aracı görüdeki çokluğu bir tasarım durumuna getiren, böylelikle de her bilgiyi olanaklı kılan önsel koşul.
508immoralbk. 1. ahlaksız. 2. töretanımaz
509immoralizmbk. töretanımazlık
510impératifbk. buyruk
481içgüdüBir hayvan türünün bütün bireylerinde kalıtım yoluyla belirlenmiş olan ve yaşamın korunmasına yarayan bilinçsiz eyleme ve davranış biçimi. // İçgüdüler öğrenilmezler, deneme yoluyla kazanılmazlar bu davranış biçimleri her hayvan türünde başkadır, ama bir türün içinde bireysel ayrılıklar göstermezler.
482içinde bulunma(Lat. includere = içinde bulunmak) : Belli bir nedenin belli bir sonucu içinde bulundurması. Cinsle tür arasındaki bağıntı. (Karşıtı: dışında bırakma, dışında tutma = exclusio) bk. tekelci yargılar
483içkin(Lat. immenens = içinde kalarak, içinde olarak
484içlem-> Kapsamın bağlılaşık kavramı. Kavramın ya da o kavramı dile getiren terimin içinde topladığı belirlenimlerin tümü. Kavramı kuran nitelik ve özelliklerin toplamı. Bir konuya verilebilecek yüklemlerin bütünü.
485içrek(Yun. eso = içerde, içte) : 1. Belirli bir insan topluluğunun dışında kimseye bildirilmeyen, yalnızca sınırlı, dar bir çevreye aktarılan (her türlü bilgi, öğreti vb.). 2. Özellikle eski Yunan okullarında, yalnız okul içinde, okulun kendi öğrencileriyle sürdürülen, kapalı, gizli öğretim biçimi. Karşıtı bk. dışrak
486içrekçiler(Yun. esoterikos dışrakçılar. // İçrekçi, dışrakçı kavramları, gizemler dininden çıkmıştır bu dinde, son gizleri bilenlerle onların dışında kalan başlangıçtakiler arasındaki karşılığı belirtir.
487içrekçilikBilimin yaygınlaştıramayacağını, ancak seçkin yetişkinlere bildirilebileceğini savunan öğreti.
488idea(Yun. idea anımsama yoluyla kavranabilen, duyularla yalnızca görüngüleri (gölgeleri) algılanabilen asıl gerçeklik. 2. (Aristoteles'te) Görüngülerin değişkenliği içinde bir ve aynı olarak kavranan tek tek nesnelerin özü olan şey. Nesnelerin biçimlendirici ilkesi (entelekhia) olan ideaların görüngüler dünyası dışında bir varlıkları yoktur, bunlar duyu dünyasının içinde yer alırlar. Aristoteles'te idea, öz kavramı, tümel kavram anlamına da gelir. 3. (Augustinus ve Hıristiyan ortaçağında) Tanrı'nın, dünya için örnek olacak yaratıcı düşüncesi. 4. (Stoa'da, adcılarda, yeniçağ Fransız ve İngiliz felsefesinde- Descartes, Locke, Hume, Berkeley-) Bilinç içeriği, tasarım, düşünce. 5. (Kant'ta) Deneyi aşan us kavramı düzenleyici ilke olarak koşulsuz olan gerçeklik dünyasında karşılığı olmayan, duyularda kendisine karşılık olan bir şeyin verilmediği zorunlu bir us kavramı: a. Bizi duyulur dünyanın üzerine çıkaran şey olarak, yüksek düşünce erişilmesi gereken şey b. Hiç bir zaman tam olarak gerçekleştirilemeyecek olan, hep yalnızca ülkü, yalnızca gereklilik, yalnızca erişilmesi istenen erek olarak kalan. 6-(Fichte, Schelling, Hegel ve Ranke'de) Tarihsel etken: a. İnsanda ancak bilinçle ortaya çıkan tinsel güç ve yönelim. Bu anlamda bir çağın, bir tarihsel olayın temel ilkesi, b. Belli bir tarihsel sürecin somut ereği, aynı zamanda görevi, c. (Hegel'de) Eytişimsel süreç içinde kendini açan, din, sanat ve felsefede dile gelen düşünce. // -> Tarihsel özdekçilik, Hegel'le karşıtlık içinde, ideayı ekonomik ilişkilere bağlı görür. Tarihin gidişini belirleyen düşünce değildir bu görüşe göre, tam tersine ideaları belirleyen alt yapıdır (Marx) oysa idealist tarih anlayışı, tarihsel olayların itici gücünü düşüncelerde arar (Ranke). 7. (Husserl'de, Platonla bağlantı içinde) Öz görüsünde verilmiş olan salt öz.
489idealbk. 1. ülkü. 2. düşüncel. 3. ülküsel.
490idéalitébk. düşüncellik

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir