1801 | uyma yeteneği | Bireyin toplum ya da çevreden gelen uyaranlara, davranışlarını başarılı olarak uydurma gücü. |
1802 | uysallık | Başkalarının yönetimi altına girmeyi kolaylaştıran kişilik özelliği. |
1803 | uyum süresi | Sürekli ve gücü değişmeyen bir uyaranın uygulandığı andan başlayarak duyusal hiç bir değişikliğin görülmediği ana değin geçen süre. |
1804 | uyumlu | Çevresine karşı kendisi ve toplum için yararlı olacak biçimde tepki yapabilme yeterliği olan ya da bu yeterliği eyleme dönüştüren (kişi). |
1805 | uyumlu davranış | Canlı varlıkların, çevrenin gereklerine uymasına yarayan davranışları. |
1806 | uyumsuz çocuk | Başka çocukların etkinliklerine katılamayacak denli düzgüsüz davranışlar gösteren çocuk. |
1807 | uyumsuzluk | Günlük yaşamın sorunlarını çözmekte başarısızlık gösterme durumu. |
1808 | uyumsuzluk sorunu | Kişinin umut ve dileklerini, çevre koşulları içinde gerçekleştiremeyeceğini anlaması ve bunları yeniden düzenleme zorunda kalmasıyle ortaya çıkan sorun. |
1809 | uyur karakter | Genellikle başat olan bir özellik karşısında uysal ya da uyur durumda kalan kalıtımsal özellik. |
1810 | uyurgezerlik | Uyku ve benzeri durumlarda dolaşıp karmaşık devimsel eylemlere girişme. |
1811 | uyuşum | Duyu örgenlerini, gelen uyarımları açık olarak izleyebilmeye hazırlayan devinim. |
1812 | uyutum | Bir uyutucunun, deneğin dikkatinin tümünü sınırlı bir uyaran üzerinde toplayarak bilincini uyuşturması ve deneği kendi istenci altına alması işi. |
1813 | uyutum katılığı | Uyutum sonucu olarak deneğin bütün bedeninde baş gösteren kassal gerginlik. |
1814 | uyutum sonrası aşılama | Deneği uyuttuktan sonra onun bilinçaltına, uyanınca belirli şeyleri belirli biçimde yapabileceğini aşılama. |
1815 | uyutumla sağaltım | Ruh hastalıklarının sağaltımında deneği uyutarak bilinçaltındaki çatışma ve karmaşaları kavrama ve çözümleme işi, |
1816 | uyutumlu çözümleme | Hastayı uyutum durumuna soktuktan sonra yapılan ruhsal çözümleme. |
1817 | uzadevim | (Ruhbilim ötesi) Herhangi birfizik gücün uygulanması söz konusu olmadan nesnelerin devime geçmesi. |
1818 | uzaduyum | Birisinin kafasından geçirdiklerini ya da uzakta geçen bir olayı, duygusal hiç bir bağlantı olmadan algılama yeteneği. |
1819 | uzaklaştırıcı davranış | Canlıyı belirli bir uyaranla olan ilişkisinden uzaklaştıran davranış. |
1820 | uzay algısı | Gözleyenin, belirli bir nesnenin yön, büyüklük, biçim, uzaklık gibi özellikleri üzerine, duyu örgenleri yoluyla edindiği algı. |
1821 | uzay etmeni | Etmen çözümlemesi yoluyla belirlenen özel bir yetenek birimi. (Uzay ilişkilerini algılamak ve bunlara uymakta söz konusu olan bireysel ayrılıkları açıklar.) |
1822 | üç alıcı kuramı | Retina üzerinde üç renk kuramının ileri sürdüğü renkleri ayrı ayrı algılayan sinir uçlarının bulunduğu görüşü. |
1823 | üç renk kuramı | Bütün renklerin kırmızı, yeşil, menekşe renklerinin karışımından oluştuğunu savunan görüş. |
1824 | ülkücülük | Felsefede evrenin gerçekliğinin us, benlik ya da ruh kavramı ile yorumlanması. Ruhbilimde ise genellikle erişilmesi zor davranış ölçülerine aşırı bağlılığa karşılık gerçekleri ve olabilecekleri önemsemeyen bir tutum. |
1825 | ülküleştirilmiş imge | (Freudçulara göre) Kişinin kendi benliği üzerinde gerçeklere uymayan üstün birtakım nitelikler ve özellikler bulunduğu kuruntusuna kapılması. |
1826 | ülküleştirme | Herhangi bir kişi, nesne ya da olayın kusur ve eksikliklerini gözden kaçırarak onu gerçekte olduğundan daha güzel, önemli ya da büyük görme. |
1827 | ün | Bireyin gerçekte ne olduğunun karşıtı olarak çevresindekilerin kanılarına uyan kimliği. |
1828 | üreme örgeni kösnüllüğü | Cinsel örgenin uyarılmasıyle sağlanan cinsel coşkular. (Bu kavram belirli beden bölgelerinin uyarıcı gücünü belirtmek için kullanılmaktadır. Ruhsal çözümcüler gelişim yönünden bu dönemdeki uyaranlara öncel bir önem verir.) |
1829 | üretilmiş coşku | (Mc Dougall) Kıvanç, üzüntü, şaşma, pişmanlık, umut, umutsuzluk gibi belirli bir tepi ile ilişkili olmayıp herhangi güçlü bir tepinin gidişini ya da sonucunu yansıtan bir coşku. |
1830 | üretken bölge | Kösnül duyumların ayaklandığı üretken ve bitişik bölgeler. |