361 | eksodos | (Yun. Exodos - Çıkış): Antik koronun orkestradan çıkarken oyun bitiminde söylediği şiirli ezgi. |
362 | eksotik | Bir tiyatro yapıtında yabancı ülkelerle ilgisi bulunan (olay, konu, tip, renk vb.) |
363 | eksotizm | Bir tiyatro yapıtında, kendi ulusuna göre, yabancı ülkelerden alınmış ve orayı yansıtan şey (olay, tip, renk, vb.) |
364 | ekspresyonist tiyatro | Naturalizmin aşırı doğa kopyacılığına ve empresyionizmin dış izlenim düzenine karşı bir tepki olarak doğmuş ve 1910'dan 1924'e kadar sürmüş bir tiyatro akımıdır. Tiyatro alanında ekspresyonizm, ilk olarak Almanya'da uygulanmıştır. Alman ekspresyonist yazarları, naturalist çevre oyunlarına, empresyonist atmosfer ve duygu oyunlarına ve simgeli düşünce oyunlarına karşı, iç gerçeği, salt insanı eksen olarak alan oyunlar yazmışlardı. Baba, çocuk, karı, koca, öğretmen, asker gibi çok genel tiplerden hareket eder, bunlara özel nitelikler vermezler. Konuyu tektonik bir örgü yerine kopuk kopuk ancak tüm anlam bakımından ortak bağı olan tablolar sistemi ile işlerler. Naturalizmin, gerçeğe uymuyor sakıncasıyla oyundan çıkarıp attığı monologu, ekspresyonistler, iç dünyanın doğrudan doğruya anlatımı sayarak yeniden kullanırlar. Ekspresyonist tiyatro, yönetim, dekor ve ışıkta yalınlık arar. Örnek: Hasenclever "Der Sohn" (Oğul). |
365 | ekspresyonizm | Dışavurumculuk: Sanat alanında genel olarak iç yaşantının ve iç gerçeğin dışa vurulması. Bu akım resim sanatında başlamış ve sonra edebiyata geçmiştir. Tipik bir Alman akımıdır. |
366 | el kuklası | Eski Türk kuklasında, ayakları olmayan içine el sokularak oynatılan kukla. Avrupa'da, daha da çok Almanya ile Avusturya'da yayılmıştır. Tiyatroya büyük etkisi olmuştur. Örnek: Goethe "Faust" unun konusunu bu kukla oyunundan almıştır. |
367 | elebaşı | (T.K.O.) Anadolu'da oyunları yönetene verilen ad. |
368 | elektronik denetleme | Işıkları toplu olarak bir merkezden kablosuz elektronik enerji ile denetleme, |
369 | eleştiri | Bir oyunun, yapılan sanat, estetik, teknik, dünya görüşü ve toplumbilim, sahneye koyuş, oynanış, dekor, kostüm, rol psikolojisi vb. yönlerinden herhangi biri, birkaçı, ya da tümü yönünden bakarak yapılan değerlendirme. |
370 | eleştirmeci | Oyun ya da bir yapıt eleştirisi ile uğraşan kimse. Bir oyunu, yapıtı çeşitli yönlerden eleştiren yazar. Münekkit. |
371 | eleştirmeciler birliği | Eleştirmecilerin bir araya geldikleri birlik. Bu birliklerin kimisi oyun yarışması yaptığı gibi, yılın en iyi oyununa, oyun yazarına, rejisöre ya da dekor sanatçısına ödüller verir. |
372 | emelya | Eski Klasik Yunan tiyatrosunda tragedya içinde oynanan ağır danslar. |
373 | empresyonist tiyatro | 1896 yılında gerçekçiliğe karşı çıkmış bir akımdır. Bu akımın oyunları daha çok söze dayanan, lirik yanı güçlü oyunlar olup simgelerle kurulur. Dural gelişimli olan bu akımın oyunları daha çok ozanca bir tutuma yönelirler. İçine kapanık bir anlatı yoluyla, gerçeği göstermekten çok, onun izlenimini belirtme yoluna giderler. Önce Fransa'da ortaya çıkan bu akımın eğilimi tiyatrodan çok edebiyattır. Örn. Maeterlinck'in oyunları (bk. havalı tiyatro, İzlenimci tiyatro). |
374 | empresyonizm | Sanat alanında genel olarak dış etkilerin içe vuruluşu, içte izler bırakması ve sanat eserlerini biçimlendirmesi. Akım olarak resim alanında başlamış tipik bir Fransız akımıdır. Sonra edebiyata da geçmiştir (izlenimcilik). |
375 | entrika | bk. dolantı. |
376 | entrika komedyası | Birtakım dolapların dönmesiyle gelişen komedya türü. |
377 | entrikacı | Kendi çıkarı için dolaplar çeviren oyun kişisi, bk. dolap çeviren. |
378 | epeysodyon | 1. Antik tragedyalarda koro ezgileri arasında oynanan dialoglu bölüm. 2. Ana olaya bağlı, onun daha iyi belirmesi için gerekli ikinci derecede olay. (Oluntu). 3. Ekspresyonist ve epik oyunlarda görüntü bölümleri. |
379 | epik tiyatro | İllüzyoncu tiyatronun seyirciyi saran yaşantısı yerine, anlatıcı, belgeleyici, göstermeci bir üslûp ile seyirciyi usçul yoldan bir gözlemci olmaya zorlayan ve seyirciye olayı yaşatmak yerine onu olayın dışında bırakıp yargı vermesini sağlamak ereğini güden tiyatro türü (Kökleri Orta çağda ve Çin Tiyatrosunda). Önce deneysel yönden Ervvin Piscator sonra daha geniş anlamıyla Bertold Brecht'ce kuralları saptanan tür. (bk. Aristocu olmayan tiyatro). |
380 | epilog | Son söz, bağlak. Oyunun bitiminden sonra oyuncuların birinin seyircilere yönelttiği ve oyunu bağlayan konuşma. Örn. Brecht'in "Sezuan'ın iyi İnsanı" n-daki son söz. |
381 | episkenyon | Helenik devirde "Skene" yapılar iki katlı yapılmaya başladıktan sonra ikinci kata verilen ad. (bk. skene). |
382 | erkek oyuncu | Bir oyunda rol alan erkek oyuncu. |
383 | ermeni | (Kar. Ort. O.) Geleneksel Türk oyunlarının kişilerinden biri. |
384 | ERS | bk. üst lamba dizisi. |
385 | eskiçağ tiyatrosu | bk. Antik tiyatro. |
386 | eskir | bk. Taslak. |
387 | esnek ses | Yükseklik yönünde ince keskin ve koyu tonlarda kolaylıkla çıkıp inebilen ses. |
388 | esrarkeş | (Kar.) Karagöz oyununda esrar çeken hasta bir tiptir. |
389 | eş sözcük | Söylenişleri eşit ama ayrı anlamlarda olan sözcüklerin birbirinin yerine kullanılması. |
390 | eşleme | bk. senkronizasyon. |