391 | etken kahraman | Oyunu yürüten, öbür karakterlerin hareketlerine etki yapan baş oyuncu. |
392 | etki | Bir oyun sırasında belirli bir etki yapmak için kullanılan müzik, gürültü, sis, yağmur, kar, güneş, gece, fırtına, yıldırım gibi her çeşit ses ve ışık öğelerinin tümü. |
393 | eylem | Bir oyunun baş olgusu, başlıca olayı, yürüyüşü bk. aksiyon. |
394 | ezberci | (Kar.) Karagöz oyununda, anlamadan ezbere konuşan biri. |
395 | ezgi sesi | Ezgi söyleme tekniğinde kullanılan ses. |
396 | ezgici kadın | |
397 | fabula | Latin Komedyalarında iki türlü "fabula" vardır: 1. Fabula palyata bk. palyata, 2. Fabula togata bk. togata. |
398 | facia | Eski Türk tiyatrosunda melodrama ve tragedyaya verilen ad. |
399 | fars | İlkel, yalınç güldürme öğelerinden yararlanan, kimi kez inanırlığın sınırını aşan, gülümsemekle yetinmeyip güldürmeyi erek edinen hafif komik oyun (Örn. Ortaçağda "Maitre Pathelin"). |
400 | fasıl | (Ort. O.) 1. Orta oyununa başlamadan önce saz takımının çaldığı köçek havası ve curcuna. 2. Orta Oyunu'nun ikinci bölümü. Bu bölümde taklitler yer alır. Oyunun asıl bölümü budur. 3. Osmanlı ve Arap tiyatrosunda oyunun perde bölümü. |
401 | fasl-ı mudhik | (İsi. Tiy.) Arap ülkelerinde ilkel bir güldürü türü. |
402 | festival | Tiyatro şenliği. Çeşitli oyunların topluca oynatılması sonunda ödül ya da derece verilmesi biçiminde ortaya çıkan ulusal ya da uluslararası oyun gösterisi. öŞenlik). |
403 | fıkra | Kısa bir anlatı, öykü. |
404 | fırlama | (İleriye) Yedi dans hareketinden biri. |
405 | fıslayıcı | bk. Suflör. |
406 | figüran | Bir oyunun kalabalık sahnelerini doldurmak için kullanılan konuşmaya katılmayan ya da yalnız birkaç sözcük söyleyen kişi. |
407 | flamenko kahvehanesi | İspanya'da Andualuziya bölgesinde çok tutulan eğlencelik oyunu. Bu kahvelerde danslar, ezgiler, oyunlarla karışık gösteriler yapılır. |
408 | fonetik | Dilin ses ve ton eğitimi. Dil ritmi ve konuşma temposu, özel olarak da konuşma dinamizmini öğreten ve tiyatro için çok önemli bir bilim kolu. |
409 | fonetik biçimleme | Tiyatro konuşmasında ünlü veya ünsüz harflerin ağızdan çıkarken aldıkları biçim. |
410 | foşgeya | (Kar.) Karagöz oyunu tiplerinden biri olan Ayvaz, Doğu illerinden geldiği için Vanlı Ermeni şivesi ile konuşur ve her tümceye bir "foşgeya" ekler. |
411 | frenk | (Kar. Ort. O.) Çoğu kez Rum'dur. Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki Avrupalı gibi giyinir, "ç" ve "ş" leri doğru söyleyemez. Kimi doktor, kimi iş adamı, kimi kez de terzidir. |
412 | fritelino | Commedia dell'arte türünde uşak tiplerinden biri. |
413 | fuaye | Tiyatroda, perde aralarında dinlenme yeri. Yakınında da büfe vardır (Ocak). |
414 | furi | (Tul) Alkış. |
415 | fütürism | Yirminci yüzyıl başlarında İtalyan yazarı Marinetti'nin sanatta açtığı bir çığır: "bugünün ve yarının yaşamındaki" izlenimleri kabul eden bir düşünceden doğan yazın çığırı. Tiyatroda da etkisini göstermiştir. |
416 | gaco | (Ort. O.) Kadın. |
417 | galeri | Tiyatro yapılarında üst katlar. Seyirci galerinin daha ucuzca ve salmeye uzak olan bölümü (Üst balkon). |
418 | gazelhan | (İsi. Tiy.) islâm ülkelerinde şiir okuyucu özellikle bestelenmiş şiirler okuyan. |
419 | gazete tiyatrosu | Kısa, etkileyici sahnelerle günlük olayları eleştiren ve toplumsal sorunlara değinen gösteri türü. bk. canlı gazete |
420 | Gazi Boşnak | (Kar.) Zorba bir yeniçeri ya da levent tipi. |