811 | o.p. | İngilizcede "opposite promtside" deyiminin kısaltılmışı. Fıslayıcının (suflörün) karşısındaki yer (seyirciye göre sahnenin sağı). |
812 | oda dekoru | Ev içini gösteren dekor. |
813 | oda tiyatrosu | İkinci Dünya Savaşından sonra, yersizlikten doğma en dar yerlerin (odalarını) tiyatro biçimine sokulması. Bu tip tiyatrolar az kişili, etkisi ince ayrıntılara ve diyaloglara dayanan özel bir oyun çeşidine yol açmıştır. Örn. Borchert "Draussen vor der Tür" (Kapıların dışında). |
814 | ode | (Yun.):Ezgi. (bk. komedya ve tragedya.) |
815 | okul | Tiyatroda yeni bir görüş, başka bir duyuş, anlayış ve heyecan getiren ve bunları birtakım kurallara bağlayan çığır. |
816 | okuma kurulu | Edebî Heyet de denir. Tiyatroya sunulan oyunları inceleyen kurul. Bu terim bize Comedie Française'den geçmiştir. |
817 | okuma oyunu | Yazarınca oynanmak için değil, okunmak için yazılmış oyun. Sahne gereklerine önem vermeyen oyun. Konusu teknik güçlüklerle kurulu, çok kişili, çok dekor isteyen, oynanmaya elverişli olmayan oyun. Örn. Hümanistlerin "Dialog" ları. |
818 | olay | bk. aksiyon. |
819 | olaylar dizisi | Başı ve sonu saptanmış, zincirleme bir gelişimi içine alan, olayların olasılık ve zorunluluk ölçüleri ile geliştiği tüm. |
820 | oluntu | bk. epeysodyon. |
821 | onkos | (Yun.):Eski Yunan oyuncularının kullandıkları peruka ya da başlık. |
822 | onnamono | (Jap.):"No" Tiyatrosu'nda kadın maskesine verilen ad. |
823 | opera | (İt. Opera - yapıt) XVIII. yüzyıldan bu yana, metni, orkestra eşliğindeki insan sesi ile yürütülen müzikli oyunlara verilen ad. Floransa'lı soylu kişilerin "Camerata" topluluğunca eski Yunan oyunlarını yeniden yaşatmak çabasıyla ortaya çıkmış bir türdür. Koronun eşliğinde ezgilerle beslenen eski Yunan oyunları örnek alınarak "Daphne" adlı ilk operayı, Ottavio Rinnucini yazmış ve Jacopo Peri bestelemiştir. Bu ilk opera, 1590 yılı karnavalında Floransa'da oynanmıştır. |
824 | operet | (İt. Operetta - Küçük opera) Müzikli komedya. Kalıplaşmış kişilerle (çoğu kez tiplerle) yazın (edebiyat) değeri olmayan bir olayla, akıcı, ince, hafif ve renkli melodili oyun türü. Daha çok eğlendirici niteliği vardır. Viyana'dan gelmiştir. |
825 | orkestra | 1. Koro yeri. Antik Yunan tiyatrosunda "proskene" (bugünkü sahne) ile seyirci arasındaki tam çember biçimindeki alan. Koro, ezgilerini bu alanda söyler, danslarını burada yapardı. Roma tiyatrosunda bu alan, yarım çember biçimini almış ve seyircileri buraya yerleştirilmiştir. 2. Çalgıcılar topluluğu. |
826 | orta açılı ışın | 90 derecelik açılarla sahneye yansıtılan ışık. |
827 | orta arka | Sahnenin orta bölümünün arkası. |
828 | orta bölge | Tiyatro konuşmasında, orta bölge tonuna komşu olan ve ona benzediği için kolaylıkla çıkarılabilen tonların topluluğu. |
829 | Orta Çağ tiyatrosu | İki döneme ayrılır: 1. Kilise içi oyunları (800-1200) gradualist anlayışa dayanır. (Gradualismus: gradus = basamak) insanı basamak basamak Allaha yaklaştıran dünya düzeni bk. kilise içi oyunu. yaklaştıran dünya düzeni, (bk. kilise içi oyunu.) 2. Kilise dışı oyunları (1200-1500). Gotik Çağ:Nominalist anlayışa dayanır (Nominalismus: nomen = adlandırma). Gerçekçiliğe doğru gidiş. (bk. dinsel oyunlar.) Orta Çağ tiyatrosu antik örneklere bağlanmaksızın gelişmiştir. Her şeyden önce ikinci dönemde (Nominalist) tiyatro tarihinin en büyük akımı olmuştur. Oyunlara hemen hemen kentin bütün halkı seyirci ve oyuncu olarak katılmışlardır. İkinci dönemde, aynı zamanda oyunlar özel niteliklerini almağa başlamışlardır. |
830 | orta oyunu | Ortada oynanan ve tulûata dayanan halk oyunu. Bu oyunların iki baş kişisi Kavuklu ile Pişekâr'dır. Güldürme, onların söz oyununa, hazırcevaplığına, yanlış anlayışa dayanan konuşmalarına ve oyunun öbür tiplerinin şive taklidlerine dayanır. Kimi oyunlarda güldürme öğesi açık saçıklığa kadar gider. Belli tipler, belli giysiler giyerler. Dekor olarak bir paravana (bk. yeni dünya) bir de alçak iskemle ya da tezgâh vardır, (bk. dükkân.) |
831 | orta oyunu kolu | (Ort. O.):Orta oyunu oynayan topluluk. |
832 | orunlama | 1. Bir konunun yerine onunla benzerlikleri olan başka bir konuyu geliştirerek öbürünü anlatma. 2. Birtakım soyut ya da somut kavramları kişileştirerek seyirciye iletme. |
833 | oski | (Kar.):Karagöz ustalarının "altın" karşılığında kullandıkları terim. |
834 | otoko | (Jap.):"No Tiyatrosu".nda erkek oyuncunun maskesi. |
835 | oturmuş ses | Orta bölgeyi kullanarak konuşmaya alışkın ses. |
836 | otuzaltı durum | Gozzi'nin (1720-1806) ortaya attığı, sonradan bütün tiyatro konularını İtalyan komedya yazarı Carlo'nun bölümlediği 36 durum: 1. DİLEK: Bir zorba, bir dilenci, bir de değişmeyen güç vardır. (Örn. Euripides: "Oidipus Kolonos" ta. 2. KURTARMA: Bir kurban, bir gözdağı veren, bir de kurtarıcı bulunur. (Örn. R. Wagner "Lohengrin"). 3. Öç ALMA: Ortada bir suç vardır (Örn. Shakespeare: "Venedik Tüccarı"). Bu suçun çevresinde bir suçlu ile bir öç alan bulunur. 4. KAN DAVASI: Aileler ve kişiler arasındaki konu, kan davasıdır. (Örn. Euripides: "Elektra"). 5. CEZA: Bir kaçak, bir de kaçağın.suçundan dolayı ceza veren bir kimse ya da güç vardır (Örn. Tirso de Molina: "Don Juan"). 6. BÜYÜK TALİHSİZLİK: Sonu iyi olacak bir kimsenin büyük bir talihsizliğe ve yenilgiye uğraması. (Örn. Shakespeare: "ll. Richard"). 7. KURBAŞ: Bir üst gelen güç ile bir alt edilen güç vardır (Örn. Maeterlinck: "Körler"). 8. BAŞKALDIRMA: Bir tiran ve bu tirana karşı baş kaldırmış kahraman bulunur. (Örn. Schiller: "Wilhelm Tell"). 9. TEHLİKE YA DA TEHLİKEYE ATILIŞ: Yüreklilikle, göz pekliğiyle yapılan bir atılım. Tehlikeyi göze alma durumu (Örn. Goethe: "Faust"). 10. KIZ KAÇIRMA: Kaçırma olayı kızın erkeği istemesiyle olur (Örn. Mozart: "Saraydan Kız Kaçırma"). 11. BİLMECE (MUAMMA): Bir soruyu soran, bir de o soruyu yanıtlayan bulunur (Örn. Gozzi: "Turandot"). 12. KARŞILIK BEKLEME: Bir davranışa karşılık bir şey bekleme (Örn. Wilde: "Salome"). 13. YAKININA GÜDÜLEN KİN: Kardeşin kardeşe, oğlun, kızın babaya kin gütmesi vb... (Örn. Shelley: "The Cenci"). 14. YAKINLAR ARASINDA YARİŞMA: Aile içinde kardeşler arasında bir kadın ya da iş konusunda bir yarışma vardır (Örn. Voltaire'in yapıtları). 15. KAN DÖKTÜREN ZİNA: Aldatılan koca ya da karı. Öldürmeyle sonuçlanan zina (Örn. Gozzi: "Zübeyde"). 16. DELİRME: Bir deli ve bir de kurban bulunur (Örn. Ibsen: "Hedda Gabler"). 17. KÖTÜ SONUÇ VEREN AKILSIZLIK: Bir kişinin akılsızlığından doğan kötü durumlar ve başka birinin de akılsızlıktan zarara uğraması (Örn. Ibsen: "Yaban Ördeği"j. 18. BİLMEDEN YASAK AŞK: Kardeşine, annesine ya da babasına bilmeden aşık olma durumu (Örn. Schiller: "Mesinalı Gelin"). 19. BİLMEDEN YAKININI ÖLDÜRME: Bilmeden bir yakınını öldürme ve öldürdükten sonra bunu öğrenme (Örn. Euripides: Iphigenia Tauroste). 20. BİR ÜLKÜ UĞRUNA KENDİNİ FEDA ETME: Bu durumu işleyen oyunlar, daha çok, siyasal ya da dinsel teması olan yapıtlardır (Örn. Corneille'in tragedyalarında bu duryma raslanır). 21. YAKINI İÇİN KENDİNİ FEDA ETME: Çok sevdiği biri için mesleğini, ününü, parasını, iyi durumunu feda etme (Örn. Shakespeare: "Ölçüye Ölçü"). 22. HER ŞEYİ AŞKINA FEDA ETME: Aşkı için geleceğini, tahtını, sağlığını, görevini feda etme durumu (Örn. Daudet: "L'Arlesienne"). 23. GÖREV UĞRUNA YAKININI FEDA ETME: Görev uğruna yakınını feda ya da kurban etme (Örn. Euripides: "Iphigenia Auliste"). 24. EŞİT OLMAYAN KİMSELER ARASINDA YARIŞMA: Bir zenginle bir fakir, bir kralla bir silahşor, vb... arasındaki yarışma durumu (Örn. Schiller: "Maria Stuart"). 25. ZİNA: Birbirlerini aldatan karı koca (Örn. Lessing: "Miss Sara Simpson"). 26. EROTİK CÜRÜM: Bu da sekiz bölümde ele alınır: a) Onanism (Dramatizasyon olamaz), b) Fahişelik, c) Zina, d) Sapık aşk (Bir oğulun anaya, kızkardeşine duyduğu aşk gibi), e) Homoseksüellik, f) Sefahat (sodomi), g) Küçük çocukların erotizmi (dramatizasyon olamaz), h) Öteki sapıklıklar. 27. SEVİLEN BİR İNSANIN KÖTÜ YANININ ÖĞRENİLMESİ: XVIII. ve XIX. yüzyıllarda kullanılmış tipik dramatik durumlardan biridir. (Örn. Shaw: Bayan Warren'in Mesleği). 28. YASAK AŞK: Seven ile buna engel olmak isteyen arasında çıkan çatışma (Örn. Shakespeare: "Romeo ile jülyet"). 29. DÜŞMANINI SEVME: Birbirlerine düşmanlığı olan aile ya da toplum kişilerinin sevişmeleri (Örn. Kleist: "Penthesilea"). 30. HIRS: "Tutkulu" bir karakterin yarattığı durum (Örn. Shakespeare: "Macbeth). 31. TANRIYLA ÇATIŞMA: Tann'ya karşı olan savaş, antik tiyatronun tuttuğu temaların başında gelir (Örn. Aiskhilos: "Prometheus"). 32. KISKANÇLIKTAN GELEN YANLIŞLIK: Kıskanan bu duygu yüzünden yanlış bir harekette bulunur (Schiller: "Hile ve Sevgi"). 33. ADLİ YANLİŞLİK: Asıl suçlunun yakalanmayıp suçsuz birinin cezalandırılması: (Örn. Gozzi: "Sepet"). 3.4. VİCDAN AZABI: Suçlu, kurban, tanık arasında olan çatışmadan doğan vicdan azabı (Örn. Ibsen: "Rosmers-holm"). 35. TEKRAR BULUŞMA: Kahramanın uzun bir süredir göremediği kimseyi bulması (Örn. Shakespeare: "Pericles"). 36. ACILI, YASLI OLMA: Bir kahramanın, örneğin çocuklarının öldürüldüğünü görmesiyle ortaya çıkan durum (Örn. Maeterlinck: "Yedi Prenses"). |
837 | oynamak | Oyuncunun çeşitli ses, el, kol, mimik anlatmalariyle bir kişiyi canlandırması ya da göstermesi. Bir tiyatro yapıtındaki belli bir karakteri canlandırmak ya da bir tipi göstermek. |
838 | oynatım hakkı | Yerli ya da çeviri bir oyunun tiyatroda oynanmasını sağlayan hak. |
839 | oynayış | bk. temsil. |
840 | oyun | 1. Tiyatro gösterisi. 2. Oynanmak üzere yazılmış yapıt. 3. Bir sahne sanatçısının oyunu. |