Tiyatro - XML


IDTerimAçıklama
1021sahne soluSahnenin seyirciye göre sağı.
1022sahne tavanıSahnenin mazgala benzeyen, makaralar için düşünülmüş, birbirlerini 90 derecelik açılarla kaleden demir çubuklu tavanı. Sahne ızgarası.
1023sahne yer örtüsüBir oda dekoru için kullanılan kilim, halı, örtü vb.
1024sahne yokuşuHer yönden sahneye çıkabilmen hafif eğilim.
1025sahneye çıkarmakBir oyunu oyunculuk, dekor, ışıklama ve bütün sahne tekniği ile seyirciye sunmak.
1026sahneyi boşaltınOyunun başlayacağını bildiren ilk bildiri.
1027salon tiyatrosuBüyük tiyatro salonlarından ayrı olarak en çok 300-400 seyirci alabilecek büyüklükte, çoğu kez balkonsuz, galerisiz, sahne ile seyirci arasındaki uzaklığı ortadan kaldırmış olan, daha içten ve sıcak duygu etkisi sağlamak ereğiyle yapılan tiyatro salonu. Strindberg'in önermesiyle modern tiyatro yöneticileri XX. yüzyıl başında kurmuşlardır. Örn. Stanislavski'nin Moskova Sanat Tiyatrosu, Max Reinhardt'ın Berlin'deki Kammerspiele. Bugün, modern tiyatro yapıtlarında sahnesi ortada ya da çevrede olan ve az seyirci alan bu çeşit deneme sahnelerinin adıdır.
1028saltçılık20. yüzyılın başlarında çıkan ve konusuz olarak yalnız renk ve çizgi uyumuna dayanan resim çığırının tiyatroya uygulanması. Sözcüklerin yalnız ses düzeni ve bunların uyandırdığı duygular üzerine kurulu oyun türü.
1029saltikaSözsüz oyunlara eşlik eden Roma dans oyunu türü.
1030samıt(T.K.O.): Sessiz ve sözsüz köy oyunlarına verilen ad. (bk. IâI.)
1031sanat tiyatrosuSalt sanat düşüncesi ile kurulmuş tiyatro. Tecim tiyatrosunun karşıtıdır, (bk. tecim tiyatrosu.)
1032sanat yönetmenibk. intendant.
1033sandıkçıbk. sandıkkâr.
1034sandıkkâr(Kar.): Sandıkçı da denir. Karagöz ustalarının ikinci yardımcısı. Çıraklara hizmet eder. Görevleri, tasvirleri sandıktan çıkarmak ve değneklere geçirip özel bir ipe sıralamaktır.
1035saray tiyatrosuXIII. yüzyılda saraylarda kırallar, sultanlar ve uyduları için özel oyunlar oynayan, ücretini saraydan alan topluluk.
1036satir[Lat. satur = tok, dolu]. Taşlama, yergi. İnsanların ve çevrelerin kusurlu yanlarını alaya alma.
1037satmak(Tul.): Bir jestin, bir mimiğin, bir tümcenin, bir bölümcüğün altını çizmek, vurgulayıp belirtmek.
1038saturnaliaEski Roma'da ekin tanrısı Saturmus için her yıl 17 aralık'ta yapılan ve yedi gün süren tören.
1039satyrDionysos törenlerinde koronun hayvan maskeli oyuncusu (Satır.)
1040satyr oyunuAntik tiyatrodaki yarışmalarda, her yazarın üç tragedyadan ayrı bir de komedya yeteneğini belgelemek için güldürü türünde yazdığı oyun.
1041savuncaBir şeye ya da bir kimseye kusur kondurulmasma karşı o şeyi ya da kişiyi savunmak.
1042saydam panoÖnden ya da arkadan ışık verildiği zaman, saydamlaşan ince bir bez ile kaplı pano.
1043saydam sesTiyatro konuşmasında tını yönünden pürüzsüz çıkan ses.
1044saydamlık1. Tiyatro konuşmasında ünsüz harfleri birbirinden kesin olarak ayırdetmek, 2. Arka düzeyin görülmesini sağlayan efekt.
1045sekban(Kar.): Yeniçeri ocağından bir tip.
1046selenGenel anlamı içinde, insan sesi olmayan herhangi bir ses.
1047semai(Kar.): Göstermelik perdeden kalktıktan sonra Hacivat'ın söylediği şarkı.
1048senaryoCommedia dell'Arte türünün sahnedeki oyunu için metinsiz ama bir konuya göre hazırlanan taslağa verilen ad. (Bugün filim sanatında reji kitabı için de kullanılmaktadır.)
1049sendelemek(Ort. O.): Kavuklu'nun düşer gibi yapıp düşmemesi. Bu, zor bir gösteridir, bunu ancak çok usta oyuncular yapabilir.
1050senkronizasyon1. Oyunda söz, ışık, hareket, müzik ve efektlerin uyumu, eşlenmesi (Eşleme). Daha çok film sanatında kullanılır. 2. Empresyonist oyunlarda olduğu gibi, içinde film ve diyapozitif bulunan oynanışlarda sahnedeki oyuncunun sözüyle, filmdeki görüntüyü ya da diyadaki resmi uyumlu olarak kaynaştırma.

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir