181 | cafcaflı diksiyon | Alışılagelmiş ses bölgesinin dışına çıkarak iddialı bir yolda konuşma. |
182 | cam süzgeci | Işıklama düzeninde kullanılan cam süzgeç, (filtre). |
183 | canavar | (Kar.): Doğa-üstü, garip bir yaratıktır. Gölge oyunumuzda kötülüğün simgesidir. |
184 | canbaz | (Körm. O.) bk. rismanbaz. Sözlük anlamında canı ile oynayan demektir. İp üzerinde yürüyenlere ve yüksek dikili taşlara tırmananlara bu ad verilmiştir. İp canbazlarının özel adı Rismanbaz'dır. |
185 | canlı gazete | living newspaper. Gazete başlıklarının konularına dayanan tiyatro türü. ilk kez Amerika'da denenmiştir. Epik tiyatro türünde bu biçime başvurulur. bk. gazete tiyatrosu. |
186 | canlı karagöz | (Ort. O.): Halk dilinde Orta Oyunu'na verilen ad. Sık kullanılmaz. |
187 | cazu | (Kar.): Çoğu kez yaşlı, kimi kez de genç bir kadındır. Daha çoK geceleri gezen bir hortlaktır. Kızdığı zaman çarpar ve kötülük yapar bk. cadı. |
188 | cendere | Sahne ağzının her iki yanında dekorun boşluk bırakan yerlerini kapama işini gören kanat. |
189 | cezvit tiyatrosu | XVII. yüzyıl ortasından XVIII. yüzyıla değin süregelen dinsel öğretim tiyatrosudur Barok tiyatro üslûbu ile bir benzerlik taşır. Luther'in din reformuna karşı yapılan ve yalnızca katolik ülkelerde görülmüş olan bir tiyatro türü. |
190 | cıdıroğlu | (T.K.O.): Anadolu'da oyunları yönetene verilen ad. |
191 | cızlanmak | (Kar.): Karagöz, Matiz ve Külhanbeyi tipleri tarafından "bir yerden gitmek" anlamına kullanılan argo süzcük. |
192 | cin | (Kar.): Göze görünmediğine ya da arada sırada görünüp de elle tutulamayacağına inanılan hayali bir tip. Bu tipe daha çok Cumhuriyet öncesi Karagöz oyunlarında raslanır. |
193 | commedia dell`arte | [İt. İtalyan tulûat tiyatrosu. Belirli bir doku içerisinde, bir senaryoya dayanılarak oynanan, içinde tulûata bol yer verilen, hareketli, müzikli bir halk komedyasıdır. Oyundaki espri ve hareketler oyun oynandığı sırada oyuncular tarafından uydurulur. Bu türün başarısı oyuncuların tulûat yeteneğine bağlıdır. |
194 | commedia erudita | (İt.) italyan tulûat tiyatrosundan değişik olarak gelişen karakter ve entrika komedyasıdır. Belli bir metni vardır. |
195 | coşkunluk çağı | |
196 | cud | (Kar. Ort. O.): Tiplerden Yahudi'ye verilen addır. Karagözcüler de bu "tasvir" i bu adla anarlar. |
197 | curcuna | (Ort. O.): Orta oyununun başlangıcında ya da bu oyundan bağımsız olarak ortaya çıkan sivri külâhlı, gülünç giysili soytarıların dansları. |
198 | curcunabaz | (Ort. O.): Curcuna içinde dans eden ve gösteriler yapan sivri külâhlı, bazen yüzleri maskeli oyuncular. |
199 | cüce | (Ort. O.): Karagöz'deki Beberuhi'nin benzeridir. Curcuna'da ve söyleşmelerde ortaya çıkar. Daha çok Kavuklu'yu kızdırır. |
200 | çabuk değişme | Hızlı, tempolu bir yolda döşem, giysi ve makyaj değişimi. |
201 | çabuk değişme odacığı | Sahne üzerindeki oyuncuların çabuk giysi ve makyaj değiştirmelerine yarayan küçük oda. |
202 | çadır | bk. skene. |
203 | çadır tiyatrosu | Kimi gezici toplulukların tiyatro alanı çadırlardır. Bunlar büyük çadırlar olup sahneleri ortadadır. Kaynağı XV. yüzyılda olan çadır tiyatrolarının bugünkü benzerleri, daha çok, sirklerdir. |
204 | çağcıl oyun | Çağların sorunları üzerinde duran ya da çağımızın havasını yansıtan oyun. |
205 | çağırıcı | Oyuncuları sırasına göre sahneye çağıran görevli kişi. bk. kondüvit |
206 | çağrı | 1. Oyuncunun sahneye çağrılması. 2. Oyuncuların topluca çalışmaya çağrılması, 3. Bir tiyatronun çağrılması. |
207 | çalışma çizelgesi | Oyuncuların hangi gün, hangi saat ve hangi bölümcük için çalışmaya geleceklerini gösteren çizelge. |
208 | çalışma ışığı | Sahnede çeşitli işçilerin ve uzmanların çalışabilecekleri kadar sağlanan ışık. |
209 | çalışma köprüsü | Sahnenin üzerinde çeşitli teknik işleri yapmakta kullanılan demir köprü. |
210 | çalma | Sahnede başka bir oyuncunun sözlerinin ya da hareketlerinin etkisini azaltacak yolda, sıra kendisinde olmadığı halde, seyircinin dikkatini kendi üstüne çekme. Öbür oyuncunun oyununu çalma. |