241 | çingi | Çin tiyatrosunda genç kız tipi. bk. hau-tan. |
242 | çizgi kalemi | Makyajda gölge ve çizgilerin çizilmesine yarayan özel uçlu kalem. |
243 | çoban komedyası | Kır yaşamını, çevresini, çobanların sevişmelerini gösteren, romantik havada komedya türü. |
244 | çocuk oyunu | Çocuklar için düşünülmüş, eğlendirici ve eğitici nitelikteki oyun türü. |
245 | çocuk tiyatrosu | Özellikle çocuklar için kurulmuş ve onlar için oyun oynayan tiyatro. |
246 | çocuk topluluğu | 1. XVI. yüzyılda saraylarda temsiller veren, kadın ve erkek rollerini çocukların oynadığı tiyatro topluluğu. 2. Genel olarak çocuklardan kurulan tiyatro ya da dans, şarkı topluluğu. |
247 | çokcukluk | Tiyatro alanında çeşitli yöntemin bir oyunda kullanıldığı tür. |
248 | çömçe gelin | (T.K.O.) Anadolu'da ilkel kukla oyununa verilen ad. |
249 | çözümsel yöntem | Olayları oluş sırasında trajik çatışmaya götürmeyen, tersine oyuna trajik çatışmadan girip bunun nedenlerini, geriye doğru giderek yavaş yavaş bulgulayan kuruluş yöntemi. Örn. Sophikles "Kral Oidipus". |
250 | dadaizm | (Çocukların da-da sözcüğünden alınan bir kavram) XX. yüzyıl başlarında (1916 1923) Tristan Tzara ve arkadaşlarının İsviçre'de (Zürih'de) ortaya çıkardıkları bir akım 1918'de Berlin'de, 1923'de de Paris'te. Dil ve estetik kurallarını, bunların denetlemesini, mantık zincirlemesini tanımaz. Sözcük anlamlarına değer vermez. Alabildiğine bağımsız çağırışımlarla ilkel ve doğrudan doğruya anlatım biçimi arayan bir çığırıdır. Sanat etkilerini aynı anda verme sanatı (Simultanite) Cocteau'yu etkilemiştir. |
251 | dağınık ışık | Bir sahnenin aydınlatılmasında genel aydınlatmayı sağlayan ya da sahnenin genel aydınlatılmasını arttırmakta kullanılan ışık. |
252 | dağıtılmış ışık | Sahneye dağıtılarak verilen ışık. |
253 | dakikalama | Oyunun uzunluğunu, her perdenin, her sahnenin kaç dakika sürdüğünü hesaplama. |
254 | dalga efekti | Sahne üzerinde dalgaları ortaya çıkaran araç ya da etmen. |
255 | dalgalama | Sahne üzerinde dalga varmış duygusunu veren durumu yaratma. |
256 | dalkavuk | Kendi çıkarı için başkalarına kavuk sallayan oyun kişisi. |
257 | dans düzencisi | Kurallı dansları düzenleyen ve yöneten, bu alanda uzmanlığı olan sanatçı. |
258 | dans düzeni | Kurallı dansların düzeni. Bir balet topluluğunu, müzik eşliğinde, konuya ve müziğe uygun bir yolda, teknik ve kavram yönünden doğru ve güzel dans hareketleri içine oturtma işi. |
259 | dansçı kadın | Commedia dell'Arte türünün oyunlarında dans eden kadın. |
260 | danslı komedya | İçinde ya da perde sonunda danslar yapılan komedya türü. Örn. Moliére. |
261 | dar açılı ışın | 45 -90 kadar olan açılarla sahneye verilen ışın. |
262 | dar ses | (Sınırlı ses) Tiyatro konuşmasında tiz ve pes tonları kolayca veremeyen ses. |
263 | davranı | 1. Aristoteles'e göre, tragedyanın altı özelliğinden biri olan davranı'da yazarın tragedya kahramanında dört şey araması gerekir: a. Kahramanın davranışı iyi olmalı . b. Kahramanın davranışı doğru olmalı c. Kahramanın davranışı gerektiği gibi olmalı. d. Kahramanın davranışında bir bütünlük (birlik) olmalı. 2. Sahnede bir oyuncunun yüz ya da gövde hareketleriyle bir anlatıma gitmesi. |
264 | dayrezen | (Kar.) Tef çalıcılara verilen özel ad. |
265 | dedektif oyunu | Suçlunun ortaya çıkarılmasına dayanan oyun türü karanlık bir olayı ele alıp gerekçe-sonuç zincirlemesi ve mantık düzeni ile çeşitli insanları kuşku altında bıraktıktan sonra en beklenmedik sonuca varan oyun çeşidi. |
266 | dedi ki | (Kar.) Her sözün başına "dedi ki" koyan bir tip. |
267 | defçi | (Kar.) Perde arkasında ustanın emrinde tef çalan şarkıcı bulunmazsa tef çalarken aynı zamanda şarkı söyleyen kimse. |
268 | değer sözcüğü | Bir tümcede öbür sözcüklerden daha çok anlam taşıyan sözcük. |
269 | dekor | Bir oyunun geçtiği yeri, renk, kalıp ve ışık öğeleri ile canlandıran araç. |
270 | dekor çizgisi | Dekorun kurulduğu sınır çizgisi. |