31 | ağız sesi | Boğumlanma yeri ağız olan ve ciğerlerden gelen havanın geniz yoluna kaymadan ağız boşluğundan geçmesi ile oluşan ses. Türkçenin bütün aslî ünlüleri ve m, n, dışındaki bütün ünsüzleri ağız sesi niteliğindedir. bk. ağız ünlüsü, ağız ünsüzü. Karşıtı geniz sesi. |
32 | ağız ünlüsü | Boğumlanma yeri ağız olan ve burun yolu kapalı iken çıkarılan ünlü. Türkçenin bütün aslî ünlüleri ağız ünlüleridir. a, ı, o, u, e, i, ö, ü. |
33 | ağız ünsüzü | Boğumlanma yeri ağız olan ve ciğerlerden gelen havanın geniz yoluna kaymadan ağız boşluğundan geçmesi ile oluşan ünsüz: b, c, ç, d, f, g, ğ, j, k, l, r, s, ş vb. Türkçede, aynı zamanda burun yolunun da boğumlanmaya katıldığı m, ñ, n ünsüzleri dışındaki bütün ünsüzler doğrudan doğruya ağız ünsüzleridir. |
34 | ağızsıl | bk. ağız sesi. |
35 | ağızsıllaşma | Geniz seslerinin ağız seslerine dönüşmesi olayı. Boğumlanma özelliği bakımından aynı zamanda birer geniz sesi niteliği taşıyan n ve ñ ünsüzleri ile, benzeşme yolu ile sonradan genizsilleşmiş olan bazı ünsüzlerin doğrudan doğruya veya yeni ses değişmeleri ile ayrışıma uğrayarak ñ (n) > g, ğ, y şekillerinde bir ağız sesine dönüşmesi. Bu olay bugünkü yazı dilimizden çok, Anadolu ağızlarında ve tarihî dönem yazı dillerinde görülmektedir. Köktürk metinlerindeki ñ>g değişimi bunun tipik bir örneğidir: bardıñ>bardıg (vardın), bardıñız>bardıgız «vardınız», körtüñ>körtüg «gördün», bodunıñ>bodunıg «milletin» Karayim lehçesinde: atañ>atey «baban», barsañ>barsey «varırsan», Anadolu ağızlarında: añlamak>añnamak> ağnamak «anlamak», soñra>soñna>soğna, «sonra», oña>oğa «ona», hammal>hambal. (Zeynep Korkmaz, Nevşehir ve yöresi Ağızları, s. 91) vb. |
36 | ahenk durağı | Anlatımı etkili kılmak için söz içindeki kelime ve kelime gruplarını anlam ve ton farklarının gerektirdiği biçimde birbirinden ayıran ahenkli kısa duraklar: Ne mümkün/ zulm ile/ bîdâd ile/ imhâ-yı hürriyet/ çalış/ idraki kaldır/ muktedirsen/ ademiyetten (N. Kemal). || Ey Türk istikbalinin evlâdı/ işte/ bu ahval ve şerait içinde dahi/ vazifen/ Türk istiklâl ve Cumhuriyetini/ kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret/ damarlarındaki/ asîl kanda mevcuttur (M.K. Atatürk, Nutuk, s. 608). || Bin atlı akınlarda/ çocuklar gibi şendik. Bin atlı o gün/ dev gibi bir orduyu yendik (Y. Kemal Beyatlı, Akıncılar, Ant. s. 734). || Elvan çiçeklerden/ sokma başına // Kudret kalemini/ çekme kaşına // Beni unutursan/ doyma yaşına // Gez benim aşkımla yar/ melil melil (Karacaoğlan, s. 37/47). || Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek // Bizim diyarımız da/ binbir baharı saklar // Kolumuzdan tutarak/ sen istersen bizi çek // İncinir düz caddede/ dağda gezen ayaklar (F.N. Çamlıbel, Sanat, Ant., s. 849) vb. bk. durak. |
37 | ahenk öbeği | Söz içinde anlamın gerekli kıldığı biçimde kısa ahenk durakları ile birbirinden ayrılan ve ahenk vurgusunu taşıyan kelime etrafında öbeklenen kelimeler grubu: || Ben bir Türküm/ dinim cinsim/ uludur // Sinem özüm/ ateş ile/ doludur//. || İnsan olan/ vatanının kuludur (M.E. Yurdakul, Cenge Giderken, Ant., s. 511). || Çıksan göğe/ «buldum!» diyerek/ gökyüzü saklar/, || İnsen yere/ ay-yıldız iner/ yerde kucaklar/, || Gözlerde/ gönüllerde/ kurulmuş oturursun/ || Hislerde/ göğüslerde/ nabızlarda/ vurursun./ (M.C. Kuntay, Türkün Şehnamesinden, Ant., s. 772). |
38 | ahenk vurgusu | Ahenk durağı ile birbirinden ayrılmış kelime öbeklerinde, çok kez vurgulu hece üzerine düşen ve anlamı güçlendirmek üzere onun şiddetini artıran vurgu: Ey Türk Gençliği/ Birinci vazifen/ Türk istiklâlini/ Türk Cumhuriyetini/ ilelebet muhafaza/ ve müdafaa etmektir./ Mevcudiyetinin/ ve istikbalinin/ yegâne temeli/ budur./ Bu temel/ senin/ en kıymetli hazinendir. (M.K. Atatürk, Nutuk, s. 607). || Dur yolcu/ Bilmeden gelip bastığın || Bu toprak/ bir devrin/ battığı yerdir. || Eğil de kulak ver/ bu sessiz yığın || Bir vatan kalbinin/ attığı yerdir. (N.H. Onan, Çakıl Taşları, Ant., s. 921) vb. |
39 | aitlik eki | Adlardan zamir ve sıfat olarak kullanılan adlar yapan, içinde bulunma, bağlılık ve aitlik görevleri taşıyan +ki eki. Zarflara doğrudan doğruya, öteki kelimelere ilgi veya bulunma durumundan sonra gelen ek. Bu ek, dil benzeşmesine ve çok yerde dudak benzeşmesine uymaz. Şimdiki, yarınki, öteki, benimki, sizdeki, evdeki, sokaktaki, dünkü, bugünkü, yandaki komşununki, içerideki, kolundaki vb. |
40 | akıcı ünsüz | Dudakların birbirine, dişlerin alt dudağa, dil ucunun dişlere veya damağa dokunuşu sırasında, ciğerlerden gelen havanın ağız boşluğunun daralan noktalarından veya burun yolundan akarak çıkarılması ile oluşan bol sesli ünsüz: l / r / y / m / n, gibi. Bunların en bol seslisi r / l ünsüzleridir. |
41 | akıcılaşma | b, g, k gibi patlayıcı ünsüzlerden biri ile h gırtlak ünsüzünün r, l, m, n, y gibi bol sesli akıcı ünsüzlerden birine dönüşmesi: bıñar>mıñar pınar, bunuñ>munuñ, binek daşı>minek daşı (GBAA. s 76) bindirdi>mindirdi, gibi>kimi, felek>feley, tedbir> teybir, seksen>seysen, basdı geldi> basdı _ yeldi (KİA, s. 117) kevgir>keygir, Fehime>Feyime, şehit>şeyit, zehircilik>zeyircilik vefat>mefat, pehlivan>peylavan (EİA, s. 45, 47) badam>payam badem (UMA, s. 49), bugün>böyün vb. |
42 | akraba diller | Aynı ana dilden gelen, aralarında yapı ve söz varlığı bakımından yakınlıklar bulunan ve bir dil ailesi oluşturan diller: Altay dil ailesi içinde Türkçe ile Moğolca, Hint-Avrupa dil ailesi içinde Almanca ile İngilizce, Samî-Hamî dil ailesi içinde Arapça ile İbranîce gibi. |
43 | akrabalık adları | Bir toplumda aynı soydan geldiği kabul edilen veya birbirlerini soyca bağlı gören insanlar arasındaki akrabalık ilişkilerini gösteren adlandırmaların tümü: amca, amcaoğlu, dayı, teyze, hala, halakızı, yenge, görümce, elti, baldız, bacanık, enişte, kayınbirader vb. |
44 | akustik | 1. Fizikte ses ile ilgili bölüm, || 2. Sesin titreşim sıklığı, süresi ve duyulma gücü bakımından taşıdığı nitelik ses dağılımı, ses düzenlemesi: Bu salonun akustiği iyi hesaplanmıştır Konferans salonunun akustiği bozuktur vb. |
45 | akustik ses bilgisi | bk. ses bilgisi (görevsel ses bilgisi), söyleyiş ses bilgisi. |
46 | akustik ses bilimi | bk. söyleyiş ses bilimi. |
47 | alçalan ikiz ünlü | İkinci ögesi birinciye göre daha dar ve süreksiz olan ikiz ünlü türü: ai, au, ei, üi gibi: nirey [nirei] gezecañ? «nereyi gezeceksin?» vb. Dilimizdeki öyle [öile], ayrı [airı], eyri [eiri], gayrı [gairı], tüy [tüi] gibi kelimelerde y ünsüzü ile biten heceler, ynin yarı ünlü niteliğinde bir ünsüz olmasından dolayı, söyleniş ve boğumlanma özellikleri bakımından birer ikiz ünlü durumundadır. yavru [yauru], Avrupa [Aurupa] gibi kelimelerdeki vlerin ses değeri de böyledir. Karşıtı yükselen ikiz ünlüdür. Buna bk. |
48 | alçalan ton | Söze anlam incelikleri katmak üzere, bir cümlenin titreşim bakımından birbirinden farklı olarak perdelenen hecelerinde, bir hecenin duygu, düşünce ve anlatım biçimine göre alçalan bir titreşim perdesiyle pes olarak söylenişi. Türkçede basit cümlenin son hecesi alçalan tonla biter: Aslında geç bile kaldìm (T. Buğra, Yalnızlar, s. 54). Doktor «böyle düşünmelìyIm» dedi ve uzandı divandan fırlayıp kalktı, bütün ışıkları yaktı (gös.e., s. 111-2). Birleşik cümlede ana cümlenin tonu alçalan tondur: onlara bakarsanız, doktor bey sanki alınyazıları ile oynuyor (gös.e. s. 164). |
49 | alfabe | Bir dilin seslerini yazıya geçirmek için kullanılan işaretlerin tümü, itibarî ve belirli bir sıraya konmuş harfler topluluğu. Kaynaklandıkları asıllara göre Köktürk alfabesi, Uygur alfabesi, Arap alfabesi, Lâtin alfabesi, Kiril alfabesi, İbrani alfabesi, Çin alfabesi, Japon alfabesi gibi alfabeler vardır. Ayrıca belirli alfabe sistemlerine dayandırılarak geliştirilmiş millî alfabeler ve transkripsiyon alfabeleri vardır: Lâtin alfabesi temelinde Türk millî alfabesi, Türk transkripsiyon alfabesi vb. |
50 | alfabe dışı | Bir ulusun kabul ettiği alfabede bulunmayan harf alfabede karşılığı bulunmayan ses: Türk alfabesinde yer almayan w / x / q (Lâtin), c (Rus. ), ny (Macar, n), (Arapçada hemze ve ayn) harfleri veya el «yabancı», yel «rüzgâr» kelimelerindeki kapalı e (e) gibi. |
51 | alfabe yazısı | Bir dildeki kelimelerin seslerini, o dilde kullanılan ve her biri belirli işaretlere bağlı harflerle gösteren yazı türü. Bu yazı türü kısmen göreceli ses değerlerine dayanır. Türkçenin, Almancanın, Fransızcanın, İngilizce ve İtalyancanın yazı sistemlerinde olduğu gibi. krş. sesçil alfabe, sesçil yazı (çevriyazı), ses yazısı. |
52 | alıntı | Bir dile çeşitli etkiler, özellikle kültür etkileri dolayısıyla yabancı dillerden ek ve kelime alınması. bk. alıntı ek, alıntı kelime. |
53 | alıntı ek | Bir dile başka bir dilden girmiş, benimsenmiş ve o dilin kelimeleriyle de kullanılmış olan ek: Ar.+ât: gelişât, gidişât Far. +dâr: emekdâr>emektar Far. bâz: canbâz > cambaz, kuşbâz>kuşbaz, oyunbâz>oyunbaz, Ar. +iyet: faaliyet Ar. +î: altunî, gümüşî, hususî Moğ.-tay: danıştay, kurultay, yargıtay Fr. +al: tüzel, ilkel, özel, doğal +ça: Tanrıça Fr. -matik: bankamatik bankadan para çekme makinesi vb. krş. yabancı ek. |
54 | alıntı kelime | Bir dile başka bir dilden girmiş ve o dilde benimsenmiş olan kelime: âlem, avlu, atom, ayna, baca, bağ, bahçe, beygir, can, çakal, çengel, çete, demokrasi, duvar, elektrik, fındık, fırın, hayat, hoş, inci, iskele, iskarpin, kaptan, kent, kitap, kültür, masa, marul, pide, portakal, radyo, soba, spor, sosyal, tren, lepiska (doğu ve batı dillerinden) vb. krş. yabancı kelime. |
55 | alışkanlık fiilleri | Fiil kök ve gövdelerine geniş zaman sıfat-fiili ve ol- yardımcı fiili getirilerek kurulan karmaşık fiil türü. Bu fiiller bir oluşun geçmişte, şimdiki zamanda veya gelecekte alışkanlık hâlinde sürdüğünü veya süreceğini gösterirler: anlar ol-, bilir ol-, gider ol-, görmez ol-, tanımaz ol- gibi. Eskiden yanımıza hiç uğramayan bir dost, son günlerde sık sık arar ve hatırımızı sorar oldu. Heyetten çokları bir şey anlamıyorlardı ama, reisin aldığı bu ciddî tavra bakarak, anlıyor gibi görünmeğe gayret eder oldular (T. Buğra, Küçük Ağa). Zil vurmaktan parmaklarım tutmaz oldu (R.H. Karay, Sürgün s. 110). Eğer böyle hareketsiz yaşarsa, birkaç yıl sonra yerinden kalkamaz ve dışarı çıkamaz olacaktır. bk. karmaşık fiil(ler) |
56 | alışkanlık sıfatı | Adlardan +Cl, fiillerden -GAn ekleri ile kurularak bir kimsenin bir şeye alışkanlığını veya bir niteliğin kendisinde sürekli olarak bulunduğunu gösteren sıfatlar: akşamcı, nişancı, dedikoducu, inatçı, dalgacı, doğrucu, yalancı, uykucu alıngan, çekingen, somurtkan, doğurgan, girişken vb. |
57 | alt çene | Ağzın alt kısmını oluşturan ve konuşma sırasında ağzın rahatlıkla hareketini sağlayan organ. bk. çene. |
58 | alt dudak | bk. dudak |
59 | alternans | bk. ikili şekil |
60 | alternatifli cümle | bk. seçenekli cümle (alternatifli cümle). |