861 | sıfat | Somut ve soyut ad ve kavramları niteleme, belirtme, yer gösterme, sayı gösterme, sorma gibi çeşitli yönlerden vasıflandıran, sınırlayan kelime türü: doğru imlâ, ağır yük, uzun yol, ince iş, güzel fikir, hünerli kişi, doru at, kızıl elma, bin bir dert, tek yol, o zaman, bu durum hangi iş vb. sıcacık, ışıltılı günü bekliyordu (Y. Kemal, Ortadirek, s. 190). Tekmil otların taze, yeşil, gıcır gıcır kokusuyla kokuyordu (Y. Kemal, göst, e., s. 191). Taşbaşoğlunun keskin, umutlu gözleri teker teker üstündeydi (Y. Kemal göst.e, s. 301). Tenha, sessiz yollarda yürür, yürürüm (P. Safa, biz İnsanlar, s. 181). Mavi duman, bir bilek damarı gibi kabartılı ve sıcak dudaklarından çıktı (S. Faik, Bütün Eserleri 1, s. 69). Biz de mükemmel bir yalancı olduk arkadaş! (K. Tahir, Esir Şehrin İnsanları, s. 298). Bazen bir kaç hafta fazla, bir kaç gün fazla yaşamak işleri nasıl da alt üst ediyor (K. Tahir, göst. e., s. 322). Hacer! Ha bak, gelirken benim o uzun yeşil ipek başörtümü de getir (M.N. Sepetçioğlu, Çardaklı Bacı, s. 96) vb. |
862 | sıfat ekleri | Adlardan ve fiillerden sıfat yapan ekler: + lI/+ lU, + sIz/+ sUz, + ki, -(I)k/-(U)k, -GIn/ - GUn vb. Dertli baş, kutlu gün, vakitsiz iş, tuzsuz ekmek, sudaki balık, batık gemi, kısık ses, kesik kol, uzak yol, uzun menzil, kısa süre, baygın bakış, yorgun adam vb. |
863 | sıfat tamlaması | Somut, soyut adları ve kavramları çeşitli yönleriyle nitelemek veya belirtmek maksadıyla ve ona bağlı sıfatın tamlama dizilişinde oluşturduğu söz grubu. Bu dizilişte sıfat tamlayan, sıfat tarafından nitelenen veya belirtilen ad tamlanan görevindedir: Evet, pekâlâ biliyorum ki, bir gün ben her şeyi bırakıp bu küçük yola dalarsam onun bittiği yerde bütün saadet ve hasretlerimi, eski yaşanmış rüyalarımı bulacağım, temiz, yepyeni, mesut bir adam olacağım (A. H. Tanpınar, Abdullah Efendinin Rüyaları: Bir Yol, s.123). Bu kötü günlerinde Gülsüme bir ana gibi bakıyordu (R.N. Güntekin, Kızılcık Dalları, s.29). Tahir Ağa, bugüne kadar üç nesil yetiştirmişti (R. N. Güntekin, göst.e., s.29). Sonra kızgın, dumanlı bir grup oldu ezan sesleri arasında kısık, uyuşuk lambalar birer birer yanıp kasabayı kasvetli bir gece sardı (R.H.Karay, Memleket Hikâyeleri: Şeftali Bahçeleri, s.33). Ben bu rüyayı on yedi yaşımda iken görmüş ve onu senelerce şehir şehir, sokak sokak aramış, daha ilk karşılaşmamızda, göğsüm daralarak: İşte bu odur! demiştim (T. Buğra, Yarın Diye Bir Şey Yoktur, s. 35) vb. |
864 | sıfat-fiil | Sayı ve şahsa bağlı fiil çekimine girmeyen, fakat aldığı eklerle fiilin zamana bağlı olarak taşıdığı kavramı sıfatlaştırdığından kendisinde sıfat ve fiil niteliklerini birleştiren fiil şekli: tanınmış kişi, olmadık sözler, işleyen demir, yol gösterici yıldız, başkaldırıcı düşünceler, güler yüz, uçan kuşlar, gelecek yıl, yaşanacak ömür, batası yer, söylenesi söz, yıkılası ev vb. Bakımsızlıktan ormana dönmüş bahçeye kederle bakıyordu (K. Tahir, Esir Şehrin İnsanları, s. 70). İyiyi kötüden ayıracak gücü mü yoktu (Kemal Tahir, Yol Ayrımı, s. 275). Biraz sonra kahvedeki sessizliği hiç ürpertmeyen ve esrarkeş dalgasından uyandırmayan bir hadise oldu (S. Faik, Bütün Eserleri, s. 176). Dolduracağın çukurun dışında işin ne? (A. H. Tanpınar, Abdullah Efendinin Rüyaları: Erzurumlu Tahsin, s. 145). Herkesin bakmaktan korktuğu ve gözlerini kaçırdığı gözlerimiz... (P. Safa, Bir Tereddüdün Romanı, s. 91) vb. || Türkiye Türkçesinin, fiili, zamana bağlı olarak sıfatlaştıran başlıca sıfat-fiil ekleri şunlardır: -dIk / -dUk, -mIş / mUş, geçmiş zaman, -r geniş zaman, -An geçmiş ve şimdiki zaman, -IcI/-UcU süreklilik, -AcAk gelecek zaman, -mAz olumsuz geniş zaman: Eşyanın sükûneti, değişmez manzarası onun için hayatta bir teselli ve zevk kaynağı idi (A. H. Tanpınar, Abdullah Efendinin Rüyaları, s.26.) Sofa bir masal çölü gibi sessiz ve uçsuz bucaksızdı. İçimi korkuya benzer, küçülüşe, mini mini, aciz, zavallı bir hayvancık oluverişe benzer bir duygu kapladı ve ben hemen tam karşımda duran aynayı farkettim (T.Buğra, Yarın Diye bir Şey Yoktur, s. 103). Yolunun üzerinde salkım ağaçları ile gölgelenmiş, şadırvanı dolu bir cami avlusu vardı ki, böyle sıcak günlerde onu biraz nefes almak için adeta çeker, çevirirdi (R. H. Karay, Memleket Hikâyeleri: Vehbi Efendinin Şüphesi, s. 51). Gerçi vurulduğun gün bir çocuk gibi gülüyordun, bir kuş gibi ötüyordun ve okun değdiği yere bakıp: İşte göğsümde bir kızıl güç açtı diyordun (Y. K. Karaosmanoğlu, Erenlerin Bağından: Okun Ucundan, s.59). Memnunluğun en sarıcı terkibi: gurur ve güven (T. Buğra, Yarın Diye Bir Şey Yoktur, s. 151) vb. |
865 | sıfat-fiil grubu | Sıfat gibi kullanılan fiil şekilleri ile oluşturulan ve cümle içinde ad, sıfat, özne, nesne, zarf gibi görevler yüklenebilen kelime grubu. Gurupta yüklem görevi alan sıfat-fiil sonda bulunur: || Beş ayda vücuda geldikten sonra beş asır gözümüz önünde duran bu Türk eseri (Y.K. Beyatlı, Aziz İstanbul, s.106). Orta yaşlı hanımların yavaş hareketlerinde, sakin duruşlarında, ihtiyatlı bakışlarında, vefalı sözlerinde hep bir harem serinin durgun havasında yetişmiş edalar görülürdü (A.Ş.Hisar, Boğaziçi Mehtapları, s.78). Kimi ilk gençliklerinin cennet zamanlarını, kimi gençliklerinin buhranlı aşklarla yanan zamanlarını, kimi ihtiyarlıklarınının artık gözleri açılmış ve meyus zamanlarını yaşayan ve hepsi de dünyaya getirdikleri huylarla büyümüş ve yaşlanmış zavallı emekli çocuklar (A. Ş. Hisar, Boğaziçi Mehtapları, s.99). Buğulu şeffaf bir mavilik, sonra benek benek, yaprak yaprak dağılan, geniş oluklar hâlinde akan bir altın yağması (A.H. Tanpınar, Huzur, s. 168). || Kahvenin yer yer sararmış, gazete kaplı, teneke yamalı ve kül rengine dönmüş camları (T.Buğra, küçük Ağa, s.50). || Birden annemi ne kadar sevdiğimi ve babamı ne kadar sevdiğimi düşündüm (O.Pamuk, Sessiz Ev, s.161). vb. |
866 | sıfatlarda derecelenme | bk. karşılaştırma derecesi. |
867 | sıfatlarda karşılaştırma | bk. karşılaştırma sıfatı. |
868 | sıfatlarda küçültme | bk. küçültmeli sıfat. |
869 | sıfır ek | Zaman, tarz, şahıs, sayı, ilgi vb. kavramların Türkçede özel eklerle ve çekim yoluyla sağlandığı bilinmektedir. Böyle çekimi gerektiren durumlarda bazen belirtilmek istenen kavramın özel bir ekle gösterilmeyip varlığı takdirle anlaşılan ek. Örnek olarak sayı kavramının şahıs ekiyle sağlandığı çekimli fiillerde teklik için, fiillerin tarz çekiminde «haber tarzı» için ayrı bir ek yoktur. Emrin teklik 2. şahıstaki çekimi sıfır eklidir. |
870 | sıklık | Titreşen bir nesnenin bir saniyedeki titreşim sayısı bir konuşmada, bir yazıda veya bir yazarın eserinde bazı kelimelerin öteki kelimelere oranla daha çok ya da daha az kullanılması durumu. |
841 | ses karşılanması | bk. nöbetleşme |
842 | ses kayması | bk. ünsüz değişmesi |
843 | ses kaynaşması | bk. kaynaşma. |
844 | ses kirişleri | bk. ses telleri. |
845 | ses nöbetleşmesi | Bir kelime kökündeki anlamı etkileyen veya etkilemeyen ses değişimi. Bu değişim ünlü nöbetleşmesi, ünsüz nöbetleşmesi biçiminde de görülür: Uyg. amrak/yamrak «sevgili», ayıg/ayag «fena, kötü», atlıg/atlag «adlı, ünlü», ıgla-/yugla-/ıkıla- «ağlamak, inlemek» kaşg. imle-/yimle- «gözle işaret etmek», TT. el «yabancı» el/il ülke, şehir, agaç/ayeç, ağar/ıgar ağır, de- / di- söylemek, yel / yil rüzgar, ut- / üt- oyunda yenmek, bıç- / biç-, ala / elâ göz rengi vb. |
846 | ses olayı | Dil seslerinin oluşturdukları anlamlı ve görevli ses birliklerinde (kelime ve hece) uğradıkları değişmeler. Ses türemesi, ses düşmesi, benzeşme, ses birleşmesi, vb. Türkçenin ses olaylarından bazılarıdır. |
847 | ses oluşumu | Ciğerlerden gelen basınçlı havanın. ses tellerinde titreşmesi ve ses yolunun belirli noktalarındaki değişik işlemlerle ses durumuna gelmesi. |
848 | ses organları | Konuşma işleminin gerçekleşmesini sağlayan organlar: ciğerler, diyafram, gırtlak, ses telleri, boğaz, ağız kanalı, geniz, dil, dişler, dudaklar, damak, gırtlak kapağı. |
849 | ses taklidi | bk. yansılama. |
850 | ses telleri | Önde halka ve kalkan kıkırdakların iç kenarlarına yerleşmiş olan, arkada üçgen piramit şeklindeki ibriksi kıkırdakların iç yüzüne bağlı bulunan, gırtlağın ortasında üçer kenarlı iki kiriş oluşturan ve sesin oluşmasında en önemli etken olan kaslar. |
851 | ses türemesi | (Almanca Einschubvokal, Sprossilbe, Vokalentfaltung, Anaptyxis, Adventivlaut Fr. anaptyxe, adventice İng. anaptyxis, adventitious sound). || Seslerin özelliklerine veya birbirleriyle birleşme şartlarına bağlı bazı nedenlerle, Türkçe ve dilimize girmiş yabancı kelimelerin ön, iç ve son seslerinde ünlü veya ünsüz türemesi biçiminde kendini gösteren ses olayı: Yabancı kelimelerde: ruze > oruç, limon > ilimon, rişte > erişte, scala > iskele, station > istasyon grup > gurup, Christian > Hırıstiyan, akl > akıl, aks > akis, keyf > keyif ayva > hayva, aveng > heven, kehrubBa > kehribar bionic > biyonik, dialogue > diyalog vb. Türkçe kelimelerde: ur- > vur, orada > horda, ağıl > hağıl, ırak > yırah, in- >yin-, irin > yirin, idiz > yitiz «yüksek» ip > yip, söğüt > söğürt, başla- > başla-y-an, kaplu baga > kaplum-baga, genç-e-cik > gencecik, az-ı-cık > azıcık, gül-ü-cük > gülücük vb. |
852 | ses uyumsuzluğu | Bazı kelime ve söz öbeklerinde, boğumlanma noktaları aynı veya birbirine yakın seslerin tekrarından doğan uyumsuzluk. Dil bu uyumsuzluğun kulakta bıraktığı rahatsızlığı ve dilde yarattığı zevksizliği giderici bazı ses düzenlemeleri yapar: ufak + cık > ufacık, küçük + cük > küçüçük, yan-ıl-ış > yanlış, başla-l-mak > başlanmak, karşı + lık +lı + lık > karşılıklık, hanım nine > haminne vb. |
853 | ses uyumu | bk. uyum. |
854 | ses yansımalı ünlemler | İnsanoğlunun tabiattaki canlı cansız bütün varlık ve nesnelere ait sesleri benzetme ve taklit yolu ile oluşturduğu ünlemler: güm, küt küt, uf, pırr, mır, miyav, cik cik, gık gık gıdak, dan dan da dan dan vb. Örnekler için bk. ünlem. |
855 | ses yarığı | (Almanca Glottis Fr. glotte İng. glottis Osm. mizmar). || Gırtlaktaki kalkan kıkırdağın iki kanadı arasında bulunan ve normal nefes alma durumunda iken ikizkenar üçgen biçiminde açık olan kısım. Ses yarığının arka tarafı nefes yarığıdır. Ses yarığı, konuşma sırasında ses tellerinin bir araya gelip büzülmesi ile ve ibriksi kıkırdağı harekete getiren adaleler aracılığı ile kısmen veya bütünüyle kapanabilir. |
856 | ses yazısı | Bir dilin seslerini boğumlanma inceliklerine göre ve telaffuz değerlerine bağlı kalarak gösteren yazı türü, transkripsiyon alfabesine dayanan yazı, transkripsiyonlu yazı. Ayrıca bk. çevriyazı ve sesçil yazı. |
857 | ses yolu | Ciğerlerden gelen havanın, her sesin özelilliğine göre değişik işlemlerle dil seslerine dönüştürülmesi sırasında nefes borusu vasıtasıyle geçtiği yollar: Gırtlak, boğaz, ağız kanalı, geniz, burun boşluğu. |
858 | sesçil alfabe | Konuşmadaki bütün ses özelliklerini yazıya aktarabilmek için kullanılan ve yazı dili alfabesine oranla çok daha fazla özel ünlü ve ünsüz işaretlerine sahip olan alfabe türü. |
859 | sesçil yazı | bk. çevriyazı. |
860 | seslenme ünlemi | Çağırmaya, haber vermeye ve cümledeki seslenmeyi güçlendirmeye yarayan ünlemler: A!, a beyim! Doktor! Sesi hırçındı. Doktor ise, inadına sakin ve pesten: Efendim, diye sordu (T. Buğra, Yalnızlar. s. 232). || Ey Rab, ey Rab, neden hafızayı mahvetmedin? (Y. K. Karaosmanoğlu, Erenlerin Bağından, s.28), Ey ayrılıklar şairi, sana yemin ederim ki, vatan da sevgililer gibidir. Uzakken daha çok sevilir, daha çok ruha yakındır (Y.K. Karaosmanoğlu, göst. e.: Diğer Nesirler. s.95) Haydi, yavrum git yat. Vakit çok geç, sonra fena olursun (A. H. Tanpınar, Adullah Efendinin Rüyaları: Geçmiş Zaman Elbiseleri, s. 100). Ayol dedi. Daha şimdi yaptık yatağı, Yazık değil mi? (A. H. Tanpınar, Yaz Yağmuru: Yaz Gecesi, s. 163). Kız, insanlık hâli... Sakın o yüzük müdür, küpe midir nedir, bilmeden bir yere koymuş olmıyasın... (R.N. Güntekin, Kızılcık Dalları, s. 138). Hey yolcu, yolcu.. Bir dakika durmaz mısın? (Y.K. Karaosmanoğlu. Erenlerin Bağından: Diğer Nesirler, s. 108). Ahmet! buraya gel! Arkadaşlar! çok çalışalım ve başarı sağlayalım. vb. bk. ünlem ve dışa dönük ünlemler. |