Gramer - XML


IDTerimAçıklama
1021ünlemKonuşanın korku, sevinç, acıma, şaşkınlık gibi her türlü duygu ve heyecanını etkili ve kısa bir biçimde anlatmaya, seslenmeye, çağırmaya yarayan ve kısmen bağımlı kelimeler sınıfına giren kelime veya kelimeler: a!, e!, ah!, ay!, ey!, ya!, hah!, o!, vah!, eh!, hay hay!, vay!, of!, uf!, pöh!, aman!, haydi!, bravo!, hişt!, yazık!, hop!, hoppala!, yo!, ayol!, yuh!, yahu!, hu!, be!, sakın!, Allah!, Tanrım!, Yarabbi!, vb. — Bana blöf yok dedik, a doktor! (T. Buğra, Yarın Diye Bir şey Yoktur, s. 148). — Ah bu sarhoşluk(...) bu romantizmin büyülteci (T. Buğra, Yalnızlar, s. 69). Ah bin kulağım olsaydı da bin şaheserin lezzetini birden tatsaydım (Y. K. Karaosmanoğlu, Erenlerin Bağından, s. 17). Ey şair, çünkü senden sonra çok şeyler oldu (Y. K. Karaosmanoğlu, göst. e., s. 33). Biraz düşündükten sonra bağırdı:- Hah! dedi. Bak meselâ, o tabanca vak’ası... (P. Safa, Biz İnsanlar, s. 53): || — Filan köşkü sekiz bin liraya satmışlar... || — Vah vah... Haber alaydım, parasını verir, alırdım... (R. N. Güntekin, Kızılcık Dalları, s. 179). Hay hay! yarın sana uğrarım. Oh canıma değsin! Kardeşim hemen kucağından kapıyorlarmış gibi ona sımsıkı sarılarak: || — Aaa!.. Ben İsmail’den ayrılmam... İstemem... Seninle gideceğim, diye isyan etti (R. N. Güntekin, göst.e., s.20) Behey Mübarek adam, gece yarıları denizin dibinde ne arıyordun? (R. H. Karay, Memleket Hikâyeleri: Şaka, s.70). Saniye şarkı söylerken yakalandığı vakit gözleri dolarak: || — Of! İçimin acısından ne haltedeceğimi kendim de bilmiyorum, diyordu (R. N. Güntekin, Kızılcık Dalları, s. 125). Ben sekiz senedir buradayım! dedi. Haydi eve gidelim, bir kahve içelim (A. H. Tanpınar, Yaz yağmuru: Teslim, s. 95) vb. || Ünlemler kendi içinde A. içe dönük ünlemler, B. dışa dönek ünlemler, C. ses yansımalı ünlemler olmak üzere üç ana gruba ayrılır Bunlara bk.
1022ünlem cümlesiİçinde ünlem bulunan veya ünlem kavramı veren cümle: || — Ne görüyorum! Ne görüyorum! Ne süfli, ne iğrenç, ne dar, ne basık ve ne kasvetli bir âlem! (Y. K. Karaosmanoğlu, Erenlerin Bağından, s. 53). Ey dost, meğer ne kadar gafil ve safderun imişiz! (Y. K. Karaosmanoğlu, göst. e., s. 52). Onunki doğrudur, be Orhan, inan buna!... (P. Safa, Biz İnsanlar, s. 53). Hayır, ne mümkün! Senin için burası bir kasvetli mahpes ise, orası elim bir menfadır. Burada sıkılıyorsun, fakat orada utanacaksın! (Y. K. Karaosmanoğlu, Erenlerin Bağından: Diğer Nesirler, s. 102). Gözlerim yaşardı. Garson pilâkiyi getirmişti. Fasulyelere kinle, nefretle bakarak: || — Ben artık yemek yiyemem ki! dedim (T. Buğra, Yarım Diye Bir Şey Yoktur, s. 20). Ya! işte o, iş başına geldiği, meram ettiği zaman etrafındakilere böyle tahakküm ederdi! (R. N. Güntekin, Kızılcık Dalları, s. 59). Ah, bu büyük hanım! Nevnihal Kalfa onu tevekkeli mi affetmiyordu (R. N. Güntekin, göst. e., s. 95) vb.
1023ünlem grubuBir ünlem ile bir veya daha fazla ad ögesinin oluşturduğu kelime grubu. Bu grup içindeki ad ögesi bir kelime grubu da olabilir: || A komşu, ey gönül (Y. K. Beyatlı, Kendi Gök Kubbemiz, s. 58). || Ey talih! Ölümden de beterdir bu karanlık || Ey aşk! O gönüller sana mal oldular artık || Ey vuslat! O aşıkları efsununa ram et! || Ey tatlı ve ulvî gece! Yıllarca devam et! (Y. K. Beyatlı, Kendi Gök Kubbemiz, s. 122), vah zavallı, Ey Türk gençliği! Ey Türk istikbalinin evladı (M. Kemal, Nutuk). Ey garip çizgilerle dolu han duvarları (F. N. Çamlıbel, Han Duvarları) vb. || Ünlem grubu cümle kuruluşuna katılmadığı için cümle dışı öge durumundadır. Bu bakımdan cümlenin herhangi bir yerinde bulunabilir. Grup vurgusu ünlem üzerindedir.
1024ünlem vurgusuCümlelerde aynı hece üzerinde, kuvveti önce yükselen sonra azalan vurgu: Ayşee! Heey bana baksanaa! eyvaah! ooh canıma deysin! vb.
1025ünlüCiğerlerden gelen havanın ağız kanalında herhangi bir engele uğramadan yalnız ses yolundaki daralma veya genişleme ile çeşitlenen, dil ve dudakların oluşturduğu ses: a, e, ı, i, o, ö, u, ü.
1026ünlü atlamasıEklerle genişletilen bir kelimedeki ünlülerin, ünlü uyumu kurallarına bağlı olarak kendilerini ilk hecedeki ünlüye göre ayarlayıp ince sıradan kalın, kalın sıradan ince sıraya yahut da düz ünlüden yuvarlak, yuvarlak ünlüden düz ünlüye geçmeleri olayı: karşılaştırılmalıydı, okutturacağımızdan, gelebilecek miydiniz?, önümüzdekilerden, korkusuzluğundan vb. Ayrıca bk. ünlü uyumu
1027ünlü çarpışmasıÜnlü ile biten bir kelimenin son sesi ile ünlü ile başlayan bir kelimenin ön sesinin yanyana gelmesi veya türetme ve ekleme durumlarında ve dilimize girmiş yabancı kelimelerde iki ünlünün karşılaşması olayı. Türkçe yanyana çift ünlülere elverişli bir dil olmadığından ünlü çarpışmasını önlemek için ya araya bağlama görevi yüklenen bir koruyucu y ünsüzü getirilir, yahut da ünlülerden biri düşer: ne asıl > nasıl? ne edeyim? > nideyim? ne ise > ne-y-i-se > neyse, faide > fāide > fayda, physiologic > fizyoloji, gece idi > gece-y-idi > geceydi, yürü-y-üş > yürüyüş, oyna-y-an > oynayan, oku-y-acak > okuyacak vb.
1028ünlü çatışmasıbk. ünlü çarpışması.
1029ünlü daralmasıYanlarında geniş ünlüleri daraltma etkisi yapan bazı ünsüzlerin etkisi altında geniş ünlülerin a > ı, o > u, e > i, ö > ü biçimindeki daralma olayı. Bu olay yazı dilindeki bazı örnekler dışında Anadolu ağızlarında yaygındır. çağır- > çığır-, az > ız, yeni > yini, varınca > varıncı, oraya > orıya, beyit > biyit, böyük > büyük, ova > uva, sovan > suvan, telefon > telefun, başla-yor > başlıyor, oyna-yor > oynuyor, sürükle-yor > sürüklüyor vb.
1030ünlü değişimiÜnlülerin ünlülere veya ünsüzlerin ünlülere yaptığı etki sonucunda bir ünlünün nitelik değiştirmesi olayı. Ünlülerin birbirine etkisine veya daha başka nedenlere bağlanan ünlü değişimi, ünlü uyumu ünsüzlerin ünlülere etkisinden doğan ünlü değişimi, ünlü incelmesi, ünlü kalınlaşması, ünlü daralması, ünlü genişlemesi, ünlü yuvarlaklaşması veya ünlü düzleşmesi biçiminde (bunlara bk.) kendini gösterir. Genellikle ağızlarda görülür: kayış > geyiş, çocuk > çöcük, buz > büz, bıldır > bildir, «geçen yıl», beğen-> ban-,köle > kole az > ız, ağaç / ıgaç, çağır-> çığır-, alınca > alıncı, koy-> guy-, ova > uva, cep > cöp, bebek > böbek, çekirge > çökürge, fırsat > fursat, müddet > middet vb. Türkçedeki ünlü değişimlerinin Almanca Bruder «erkek kardeş», Brüder «erkek kardeşler», İng. man «adam», men «adamlar» örneklerinde görüldüğü gibi anlama etkisi yoktur.
1031ünlü düşmesiTürlü ses etkileri altında kelimelerin iç ve son seslerinde bulunan bazı ünlülerin düşmesi: ısıtma > sıtma, ısıcak > sıcak, ısırga sırga “küpe” <Rus. sérga, ımızgan-mızgan- “uyuklamak” diri > diri+lik > dirlik, ileri > ileri+le- > ilerle-, ini+le > inle-, oyun>oyun+a- >oyna-, oğul> oğul+an > oğlan, bakıraç > bakraç, bükülüm > büklüm, uyuku > uyku, yayılım > yaylım, yumurtala- >yumurtla- vb. Ayrıca ünlü çarpışması durumunda da ünlülerden biri düşebilir: ne asıl? > nasıl?, ne için? > niçin?, cuma ertesi>cumartesi vb. bk. ünlü çarpışması
1032ünlü düzleşmesiÇeşitli fonetik etkenlerle ve genellikle dilimize geçmiş yabancı sözlerde, ilk hecedeki yuvarlak sıradan bir ünlünün düz sıraya geçmesi olayı: pondiko > funduk > fındık, fustuk > fıstık, furnis > fırun > fırın, fursat > fırsat, vutsi > fuXci > fıçı, fortuna > furtuna > fırtına, süvari > sivari, münasip > minasip, yumurtga > yumurta > yımırta, muhtar > mıVdar, müddet > middet, zülf > zülüf > zilif, bülbül > bilbil, şüphe > şiphe, süpürge > sibirge vb. Bu olayda ikinci hecede görülen düzleşmeler, birinci hecedeki düzleşmelerin devamı niteliğindeki değişmelerdir.
1033ünlü genişlemesiKelime içindeki dar sıradan, ı, i, u, ü ünlülerinin çeşitli nedenlerle boğumlanma özellikleri bakımından geniş sıradan a, e, o, ö ünlülerine dönüşmesi olayı: ağır > ağar, boğuz > boğaz, yağız > yağaz, bağışlanmak > bağaşlamak, buñalmak > boñalmak, kumar > komar, kümes > kömes, kundura > kondura, uğramak > oğramak, ihtiyar > ehtiyar, kelime > keleme, gelince > gelence, hediye > hedBaye vb. Bu genişlemede damak ünsüzlerinin etkisi ağır basar niteliktedir.
1034ünlü ikizleşmesiYalın ya da ekler ile genişletilmiş kelimelerin iç seslerinde ve ünlüler arasında bulunan y, v, ğ, h ünsüzleri eriyip kaybolduklarında, bunların iki tarafında bulunan ve ayrı hecelere ait iken aradaki ünsüzün kaybolması ile yanyana gelmiş ünlülerin, tek bir nefes baskısı altında birleşmesi : ie, ia, uo, üo, aa, ii, uu, ai, au, ei: cierimiz (Nev.), uahıt (o vakit, Nev.), buria (Nev.), yaar < yağar (Nev.), deel < değil (Kars), sounda < sonunda (Kars), söüne söüne < sevine sevine (Kars) nerei < nereye (Manisa-Alşehir), açeim < açayım (Ayd.) vb. Ayrıca bk. ikiz ünlü.
1035ünlü incelmesiBazı ünsüzlerin etkisiyle kelimenin türlü hecelerinde kalın sırada bulunan ünlülerin veya ünlülerden birinin ince sıraya geçmesi olayı: yaşıl > yeşil, alma > elma, uca > yüce, tışı > dişi, şış > şiş, ağaç > aveç, dolaş- > doleş- (Man.), tayyare > teyyare, kolay > goley (Nev.), muhkem > mühkem, azamet > ezimet (Kars), mezar > mezer, dane > dene vb.
1036ünlü kalınlaşmasıİnce ünlülerin, belirli ünsüzlerin kalınlaştırma veya kalın ünlülerin benzeştirme etkilerine bağlı olarak veya daha başka bir nedenle kelimede ön, iç ve son seslerde kalın sıraya geçmeleri: emanet > amanet, ateş > ataş, bahçe > bahça, zâlim > zalım, hizmet > hızmat, yirmilik > yığırmilik, görmek > gormek, göz > goz, heves > haves vb.
1037ünlü kaynaşmasıBirleşik kelime kuruluşlarında yanyana gelen iki ünlünün kaynaşarak tek ünlü durumuna gelmesi: ne için? > niçin?, ne asıl? > nasıl, ne eylemek > neylemek, kendi özi > kendözi > kendüzi > kendisi, ne olmak > nolmak, sütlü aş > sütlaç, güllü aş > güllaç vb.
1038ünlü kısalmasıNormal uzunluktaki ünlülerin boğumlanma sürelerinden daha kısa bir sürede boğumlanmaları olayı. Kısalma olayı büyük bir çoklukla ı, i (u, ü) gibi az sesli dayanıksız dar ünlülerde kendini gösterir: esgiden Pişde (Nev.), ayran Pişdik (Nev.)., iki ossun (Nev.), Sarı lire (Nev.), ne oldu (Nev.), yirmi lire «yirmi lira», (Uşak), varırım (Nev.), yanına (Nev.), yerine (Uşak), eline (Acpayam) vb.
1039ünlü olaylarıÜnlülerin ses değişmelerine bağlı çeşitli nedenlerle kelime içinde, türetme ve ekleme sırasında uğradıkları durağan veya geçici değişmeler.
1040ünlü türemesiSes özelliklerine veya birbirleri ile birleşme şartlarına bağlı bazı nedenlerle kelimenin ön, iç ve sonuna ünlü getirilmesi olayı: scarpino > iskarpin, ruze > oruç, limon > ilimon, grup > gurup, azıcık < az-ı-cık, emr > emir, akl > akıl, demiş ki > demiş-i ki vb. Buna göre olay ön seste ünlü türemesi, iç ses ünlü türemesi ve son seste ünlü türemesi olarak üç gruba ayrılabilir.
1041ünlü uyumuTürkçe sözlerde kök hece ünlülerinin taşıdıkları kalınlık-incelik, düzlük-yuvarlaklık niteliklerine göre öteki heceler ünlülerine yaptığı etki sonucunda ortaya çıkan benzeşme sistemi: başlangıç, bilezik, üzengi, delicesine (<deli-ce-si-n-e), kesmece (<kes-me-ce), birikinti (<birik-inti), bıraktılar (<bırak-tı-lar), yolcu (<yol-cu), yolsuzluk (<yol-suz-luk), görmüyordu. (<gör-me-yor-du) vb. bk. büyük ünlü uyumu, küçük ünlü uyumu. || Ünlü uyumu bozulmamış bazı Türkçe sözler ile uyuma aykırı alıntı sözler, eklerle gemişletildiklerinde, uyum, o kelimelerin son hecelerindeki ünlülere göre ayarlanır şişman-lık, inan-an-lar, hangi-leri, kardeş-leri, kiracı-lardan, bok-sör-ler
1042ünlü uzamasıÇeşitli ses değişmeleri sonunda bir ünlünün boğumlanma süresinin normal ünlülerin boğumlanma süresinden daha uzun sürmesi, o ünlünün daha uzun söylenmesi: değirmene > dermene (hece kaynaşması olayı ile) ne yapacağım > napacam (hece kaynaşması ile) bir daha > bi da (hece kaynaşması ile) ağlaş- > alaş- (ünsüz düşmesi ile) yağmur > yamur (ünsüz düşmesi ile) «vay torunum» dimiş (vurgulama ile) bana bak komşu hu! (seslenme ile) vb.
1043ünlü yuvarlaklaşmasıKelimede ön ve iç ses durumundaki düz ünlülerin çeşitli fonetik etkenlerle yuvarlak sıraya geçmeleri: bebek > böbek, cep > cöp, çez- > çöz-, çeşme > çöşme, ek- > ök-, çekürge > çökürge, delük > dölük «delik», devlet > dövlet, sakal > sokal vb.
1044ünlü-ünsüz uyumuk, g, k, g, ñ, ğ gibi ünsüzlerin yanlarındaki ince ünlüleri kalınlaştırma etkileri yüzünden, yalnız bir hecesi kalınlaşmaya uğramış ünlüsü ince sıradan kelimelerde, kaybolmuş bulunan ünlü uyumundaki bozukluğu gidermek için ünlülerin değişen incelik niteliğinin ünsüzlere aktarılması yoluyla kelimenin genel söylenişini başka bir şekilde yeniden devam ettirmeye dayanan uyum ev´da < evdeki, ´duñulluğe < dünürlüğe, diranen < direkle, gordüm < gördüm), ilarşı <ele güne karşı, ´dassiñ <değilsin, büku´l-<bükülmek) vb.
1045ünlülerbk. ünlü
1046ünlüleşmeYalın veya ekler ile genişletilmiş kelimelerde iki ünlü arasında bulunan damak ünsüzleri ile, yarı ünlü niteliğindeki ünsüzlerin yavaş yavaş eriyip kaybolarak ünlü niteliği alması: yazıhane > yazane, evimiz > emiz, ne kadar? > nadar? ne vakit? > nahıt?, ne bileyim > nebim, bakalım > balım, varıncaya kadar > varıncadar, di-y-in > din («diye», Nev.) vb.
1047ünsüzAğız kanalında ve diğer ses organlarında bir engelleme, daralma veya kapanmayla ve bir ünlü yardımıyla çıkarılan ses: p, b, m t, d k, g ç, c f, v y h s, z ş, j ğ, l, r. Ünsüzler ses yolundaki boğumlanma noktalarına göre dudak, diş-dişeti, damak ve gırtlak ünsüzleri boğumlanma sırasında ses yolunun kapanma veya daralma durumuna göre patlayıcı, sızıcı ünsüzler ses tellerinin ton verip vermemesine göre de tonlu ve tonsuz ünsüzler olarak sınıflandırılır. Boğumlanma sırasında geniz yolunun da devreye girdiği ünsüzler geniz ünsüzleridir. Diğerlerine oranla daha bol ses veren ünsüzler, akıcı ünsüzler adını alır. Bunlara bk.
1048ünsüz benzeşmesiİç seste yanyana iki ünsüz bulunan yerlerde veya söyleniş bakımından aynı durumda bulunan komşu kelimelerin son ve ön sesleri arasında, bazen iki ünsüzden birinin kendisine yakın boğumlanma niteliği taşıyan öteki tarafından büsbütün veya kısmen benzeştirilmesi olayı: kanbur > kambur, çenber > çember, cünbüş > cümbüş, onbir > ombir, bunlar > bunnar, karanlık > garannıV, türlü > tüllü, Hatice > Hacca vb.
1049ünsüz değişmesiBir ünsüzün yerini kendisine yakın başka bir ünzüse bırakması: k- > g-: kel- > gel- b- > p-: busu > pusu, bınar > pınar, barnak > parmak b- > v-: bar- > var-, bar > var, ber- > ver-, sub > suv > su-d- > -y-, -d > -y: kudug > kuyu, bod > boy, vb. bk. ses kayması.
1050ünsüz düşmesiKelime içinde (bir ünsüzden önce), kelime sonunda veya kaynaşma olayı ile iç seste r, n, l, f gibi akıcı ve sızıcı ünsüzler ile y, g, ğ, k, h gibi ünlüleşme ve sızıcılaşarak erime özelliği taşıyan ünsüzlerin kaybolması olayı: ET. keltür-> TT. getir-, oltur-> otur-, büyük+çek > büyücek, alçak+cık > alçacık, ufak+rak > ufarak, söyle-> söle-, cephe > cepe, eksik <ET. egsük> Anad.ağz. esik, çift sür- > çif sür-, üst kat > üsgat, çiftçi > çifçi, gençler > geşler, eğer > eye, giderler > giderle, gayri > gari, öğretmen > öretmen, yoksam > yosam «yoksa» ET. ögsüz > TT. öksüz > ösüz, yazıhane > yazane, evimiz > emiz, doğru > doru (Z. Korkmaz, Güney-Batı Anadolu Ağızları, s. 77-82 Nevşehir ve Yöresi Ağızları., s. 106-110) vb. || Ayrıca Oğuz grubuna giren lehçelerde, Eski Türkçenin iç seste hece başı, hece sonu ve kelime sonu g’lerinin eriyip kaybolması da bu nitelikte bir ünsüz düşmesi olayıdır: açığ > acı, çerig > çeri, kudug > kuyu, ulug > ulu, kışlag > kışla, yaylag > yayla kurtgar- > kurtar, suvgar- > suvar-, başkar- > başar-

* Görseller ve İçerik tekif hakkına sahip olabilir