271 | ekinsel gelişme | Ekin öğelerinde, insanın doğal ve toplumsal çevresini durmadan daha geniş ölçülerde denetimi altına almasına olanak veren değişmeler. |
272 | ekinsel insanbilim | bk. budunbilim. |
273 | ekinsel kaynaşım | İki ya da daha çok ekinin birleşerek yeni bir ekinsel bileşim oluşturmaları süreci. |
274 | ekinsel koşutluk | Değişik uygarlıkları olan toplumlarda aynı olgular, gereksinmeler, buluşlar. . . sonucu aynı ekin öğelerinin bağımsız olarak oluşup gelişmesi. |
275 | ekinsel yozlaşma | Bir toplumun ekinine, başka (özellikle daha gelişkin) toplum ya da toplumların ekininden kimi özdeksel ve tinsel öğelerin geçmesi ve o ekinin göreli bütünlüğünün bozularak tutarsızlaşması olayı ya da süreci. |
276 | ekinsel-tarihsel yaklaşım | Tarihi ün yapmış kişilerin yaşamlarının betimlenmesi olmaktan çıkarıp, toplumsal gelişmenin yasalarını inceleme yolu yapmak isteyen yaklaşım. |
277 | eklenti | Köy ya da kasaba topluluklarının kom, oba, uzak mahalle gibi parçalarından her biri. |
278 | ekonomi | Toplumların üretim, değişim, bölüşüm, tüketim yapısını ve işleyişini inceleyen bilim dalı. |
279 | ekonomik dalgalanmalar | Anamalcı düzende, ekonomik yaşamın büyüme ve bunalım dönemlerinin birbirini izlemesi. |
280 | ekonomik özdekçilik | Toplumsal gelişmeyi sağlayan tek gücün ekonomik etkenler olduğunu ileri süren siyasal kurumların, düşüncelerin ve kurumların bu gelişmede büyük payı olduğunu yadsıyan özdekçi görüş. |
281 | elbirliği | Bireylerin ortak bir amaca ulaşmak için.az çok örgütlü biçimde ortaklaşa eylemde bulunmaları. |
282 | elerkçi solculuk | Ekonomik ve siyasal erke, elerkçi araç ve yöntemlerle, elerkçi ilkelere uyularak halkın iye kılınmasını savunan solcu düşünce ya da eylem akımı. |
283 | elerki | Siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu, toplumsal -ekonomik özellikleri ne olursa olsun bütün yurttaşların eşit sayıldığı toplumsal örgütleniş biçimi. |
284 | emek | İnsanın bilinçli olarak belli bir amaca ulaşmak üzere giriştiği, hem doğal ve toplumsal çevresini, hem de kendi kendisini değiştiren çalışma süreci. |
285 | emekçi sınıfı | Anamalcı sanayi toplumlarında geçimini emeğini satarak sağlıyan, ırk, gelir, eğitim, orun. . . bakımlarından en düşük düzeyde bulunan sınıf. |
286 | emekçileşme | Anamalcı sanayi toplumlarında küçük çiftçi, tecimci ve elsanatçılarının mülksüzleşerek emekçi durumuna düşmesi süreci ve olgusu. |
287 | erekbilim | 1. Doğaya ve insana ilişkin bütün olayların bir ereğe yönelik olduğunu, evrendeki bütün olayları erekler güden üstün bir gücün yönettiğini ileri süren görüş. 2. Bilimsel ereksellik: nesnelerin çevre koşullarına en elverişli biçimde uyum sağlamaları süreci |
288 | erginleme | Bireylerin ergin kişiliğe, belli yaş kümesine, kimi inanç kümelerine girişlerinde yapılan tören. |
289 | erk | Bir bireyin, bir toplumsal kümenin, bir toplumun başka birey, küme ya da toplumları egemenliği, baskısı ve denetimi altına alma, özgürlüklerine karışma ve onları beli biçimlerde davranmaya zorlama yetkisi ya da yeteneği. |
290 | erkincilik | 1. Ekonomik yaşamda hem bireyin, hem de toplumun en büyük çıkarını gerçekleştirmenin en iyi yolunun yarışma özgürlüğü olduğunu savunan öğreti. 2. (Erkinci ekonomi düzeninin siyasal görüşü)İnsanın haksız ya da gereksiz sayılan bütün zorlama ve baskılardan |
291 | erklerin ayrımı | Toplum içindeki erklerin yasama, yürütme ve yargılama erkleri olarak ayrılması ve her birinin ayrı örgenlerce kullanılması (ilkesi). |
292 | erktekelciliği | Devletin, başka deyişle devleti temsil eden toplumsal kümenin yalnız siyasal erki değil, bütün etkinlik alanlarını, bütün toplumsal kümeleri tek başına denetimi altında bulundurduğu toplumsal örgütleniş biçimi. |
293 | esin | Yaratıcı olmak yönündeki toplumsal ve bireysel özendirmelerin belirlediği ve bireyin tüm tinsel gücünü yaratmakta olduğu şey üzerinde toplamasıyla tanınan bir anlık olgusu. |
294 | eski kuşak | Bir bireye göre daha yaşlı olan (baba, ana, amca vb.) bireylerin oluşturduğu kuşak. |
295 | eşitlik | Bedensel, ruhsal başkalıkları ne olursa olsun, insanlar arasında toplumsal ve siyasal haklar yönünden ayrım bulunmaması durumu. |
296 | etkenler kuramı | Tarihle toplumun, değişik ve eşit önemde etkenlerin mekanik etkileşmesinin ürünü olduğunu savlayan görüş. |
297 | etkileşim | Toplum yaşamında her şeyin hem kendisinin bağlı olduğu, hem de kendisine bağlı olan bir karşılıklı etkiler bütünlüğü içinde bulunması neden ile sonucun birbirinden ayrı değil, sıkı sıkıya birbirine bağlı olması ve durmadan birbiriyle yer değiştirmesi. |
298 | evaçma | Evlenenen çiftin kendi ailelerinkinden ayrı bir yerde oturabildikleri evlilik düzeni. |
299 | evi bırakma | Evlilikte eşlerden birinin, herhangi bir boşanma, ayrılma kararı ya da eşin ve çocukların bakımı ve desteklenmesi konusunda karşılıklı bir anlaşma olmaksızın, eşine duyurmadan birlikte yaşamaya son vermesi. |
300 | evlenme | Bireylerin bir ev ya da aile birimi kurmalarının toplumca benimsenmiş ve yaptırıma bağlanmış biçimini oluşturan toplumsal kurum. |