301 | evlenme oranı | Belli bir toplum ya da toplumsal kümede belli bir süre içindeki evlenme sayısının, o sıradaki toplam nüfusa oranı. |
302 | evlilikte uyum | Eşlerden her birinin öbürü ile birlikte uyumlu bir aile yaşamı oluşturup sürdürme yeterliği. |
303 | evrendeşçilik | İnsanlık ulusçuluğu ve evren yurttaşlığı görüşlerini ülkü olarak benimseyen öğretilerin ve akımların genel adı. |
304 | evrim | 1. Bir olgunun gelişmesindeki niceliksel değişmeler. 2. Hem niceliksel hem de niteliksel değişmeleri içine alan devinim olgusu, bk. gelişme. |
305 | evrim kuramı | (Darwin) Canlı varlıkların evrimindeki temel etkenlerin değşinim, kalıtım ve ayıklanma olduğunu öne süren kuram. |
306 | evrim ve devrim | Gelişmenin biri niceliksel, öbürü niteliksel olan ve ayrılmaz biçimde birbiriyle bağlantılı bulunan iki yanı. bk. evrim, devrim. |
307 | eylem | Bir durumu değiştirme ve daha ileriye götürme yönünde etkide bulunma çabası. |
308 | eytişim | Doğanın, toplumun ve düşüncenin durmayan bir devinim ve değişim içinde bulunmaları, bunlardaki evrimin her şeyde var olan iç çelişmelerin çatışması sonucu ortaya çıkması olgusu. |
309 | fahişelik | Genel anlamında kimi kadınların para karşılığı kendilerini erkeklere satması. |
310 | faşizm | Gerici, ırkçı ve saldırgan anamalcı öğelerin açık buyurganlığına dayalı düzen. |
311 | felsefe | Doğanın ve toplumun varoluşunun, insanın düşünme ve bilme sürecinin yasalarını, başta aktöre, sanat, siyasa olmak üzere kılgılı etkinliklerin oluşumlarını araştıran bilim. |
312 | felsefe tarihi | Felsefenin kökenini ve gelişimini, bu gelişimin yasalarını ve aşamalarını, değişik felsefe okulları ve akımları arasındaki çatışmaları inceleyen bilgi dalı. |
313 | felsefede yantutma | Düşünce dizgelerinin, felsefe okullarının bilinçli ya da bilinçsiz olarak belli bir toplumsal düzeni yansıtıp bu düzende çıkarı olanlara yararlı olma amacını gütmesi. |
314 | fetih | Bir siyasal toplumun bir başkasını güç kullanarak egemenliği ya da denetimi altına alması ve başta ekonomik bakımdan olmak üzere sömürmesi. |
315 | gecekondu | Türkiye'de özellikle büyük kentlere göç eden kırsal nüfusun buralarda kamunun ya da özel kişilerin iyeliğindeki toprak parçaları üzerinde kaçak olarak yaptığı, sağlık ve bayındırlık kurallarına uymayan konutlar. |
316 | gecekondu ailesi | (İ. Yasa) Kentlerdeki gecekondularda yaşıyan, kırsal kökenli, özdeksel-tinsel değerlerinin bir bölümü kırsal, bir bölümü kentsel nitelikte olan, geçiş durumundaki aile. |
317 | gecekondu topluluğu | (İ. Yasa) Gecekondu ailelerinden oluşan topluluk. |
318 | geçerlilik | Bir ölçünün, bir bilimsel açıklamanın ölçmek ya da açıklamak istediği şeyi gerçekten ölçmekte, açıklamakta olması niteliği. |
319 | geçiş bölgesi | Türlü uygulayımsal ve ekonomik etkenler sonucu elverişsiz bir alan kullanım biçiminin oluştuğu ve böylece yaşama koşullarının kötüleştiği kent bölgesi. |
320 | gelenek | Bir toplumda, bir toplulukta, eskiden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen tinsel ekin öğelerinin her biri. |
321 | gelenekçilik | Toplumsal kurumları ve inançları yalnızca geçmişten süregeldikleri için benimseyen, saygın tutan, destekleyen, yeni ekin öğelerini ise değersiz sayan tutum ya da öğreti. |
322 | gelir düzeyi | Bir bireyin, toplumsal kümenin ya da toplumun, başta üretim olmak üzere türlü etkinlikler yoluyla sağlayabildiği yaşama düzeyi. |
323 | gelişme | Yalından karmaşığa, aşağı olandan üstün olana doğru ilerleyen, olayların iç eğilimlerinin ve özünün aydınlanmasını sağlayan, yeninin ortaya çıkmasına götüren kendi kendine devinim süreci. |
324 | gelişmekte olan ülke | bk. gelişmemiş ülke. |
325 | gelişmemiş üike | Türlü tarihsel etkenler nedeniyle sanayileşememiş olan, üretimi ilkel uygulayımlı tarıma dayalı, eğitim düzeyi düşük kalmış, toplumsal ve ekinsel bütünleşmesi tam anlamıyla gerçekleşememiş, genellikle Batılı anamalcı toplumlarca sömürülmüş ya da sömürülme |
326 | genel anlambilim | Dili oluşturan sözcüklerin toplumsal çerçeve içinde anlam kazanmaları sürecini inceleyen bilgi dalı. |
327 | genel doğum oranı | bk. doğum oranı. |
328 | genelleme | 1. Mantıksal bir işlemle özelden genele, daha az genel olan bilgiden daha genel olan bilgiye geçiş 2. Bu işlemin sonucu olan genel kavram, yargı, bilim yasası ve kuramı. |
329 | genelleştirilmiş başkası | Bireyin özümlediği ve benliğinin bir parçası durumuna getirdiği işpaylarının ve toplumsal kalıpların toplamı. |
330 | genörgüt | Yetkilerin biçimsel olarak saptanıp aşama sıralarına ayrıldığı, her orunun hak ve ödevlerinin inceden inceye ve katı biçimde tanımlanmış bulunduğu örgüt. |