451 | kayınalma | Bir erkeğin ölen büyük erkek kardeşinin ya da başka bir yakın hısımının dul kalan karısı (karıları) ile evlenebilmesini ya da evlenmesi gerektiğini benimseyen evlilik düzeni. |
452 | kayırmacılık | Belli bir birey, küme, düşünce ya da uygulamayı, bir başkasıyla karşılaştırıp aralarında bir seçim yapmak gerektiğinde nesnellikten uzaklaşıp yan tutma. |
453 | kazıbilim | Tarih öncesi uygarlıkları, özellikle kazılar yoluyla elde edilen özdeksel kalıntılarını yorumlayarak inceleyen bilim dalı. |
454 | kendiliğindenlik | 1-Dış etkilerin zorlaması olmadan, içsel nedenlerle oluşan süreçlerin gerçekleşme niteliği. 1. Tarihsel evrimdeki zorunlu nesnel düzenliliğin gerçekleşmesi. |
455 | kendini öldürme | Bir bireyin toplumsal ve ruhsal nedenlerin etkisi ile kendi yaşamına son vermesi, |
456 | kent | Tarım dışı etkinliklere, özellikle işleyim ve hizmet etkinliklerine dayalı, 10.000 den daha kalabalık nüfuslu yerleşme yeri. |
457 | kent ailesi | bk. çekirdek aile. |
458 | kent birleşmesi | Ayrı kentlerin genişleyerek birbiriyle birleşmeleri ve bir tek büyükkent içinde kaynaşmaları. |
459 | kent toplumbilimi | Kentlerin toplum bütünü içindeki yerleri ile oluşum,, işleyiş ve değişimini düzenlilikleri içinde inceleyip açıklamayı amaçlayan toplumbilim kesimi. |
460 | kent-köy karşıtlığı | Kırsal alanların kentlere göre ekonomi ve ekin bakımından aşırı ölçüde geri kalması, kırsal yerlerde çalışanların çıkarları ile toplumun ayrıcalıklı kesimlerinin çıkarları arasındaki çelişme durumu. |
461 | kentleşme | Tarım dışı etkinliklerin, özellikle işleyimin gelişmesi sonucu nüfusun kentlerde toplanması ve kentsel alanların genişlemesi süreci. |
462 | kentsel alan kullanımı | Kent topraklarının kendiliğinden ya da bir tasar sonucu türlü etkinlikler arasında paylaşılarak kullanılması. |
463 | kentsel yığılma | Nüfusun kentsel bölgelerde yoğunlaşması, özellikle tecim, işleyim, ekin, yönetim ve dinlenme-eğlenme etkinliklerinin kentlerde toplanması olayı. |
464 | kentsoylu devrimi | Anamalcı toplum düzeninin gelişmesini köstekleyici derebeylik ve yarı derebeylik düzeninin öğelerini ortadan kaldıran tarihsel toplumsal devinim. |
465 | kentsoylu sınıfı | Anamalcı düzende üretim araçlarını ellerinde bulunduranlarla çıkarları bunlarla özdeş olanların oluşturduğu toplumsal sınıf. |
466 | kentten uzaklaşma | 1. Kent nüfusunun kent özeğinden uzaklaşarak yörekent ya da uydukentlerde yaşaması süreci. 2. İşleyim kuruluşları ve bunlar gibi geniş yer gerektiren kuruluşların kent dışında, işleyim yörekentlerinde ya da uydukentlerinde oluşup gelişmesi eğilimi. |
467 | kesintisiz süreklilik | Gelişme süreci içinde eski ile yeni arasındaki nesnel ve zorunlu bağlılık her yeni şeyin yerine geçtiği eski şeyleri ortadan kaldırmayıp, onları içermesi ve kendine bağımlı kılması. |
468 | kınama | Bir toplumsal kümede yaptırıma bağlanmış davranış ölçülerine aykırı düşen davranışlar karşısında kümece takınılan olumsuz yönde eleştirici ya da suçlayıcı tutum. |
469 | kırsal topluluk | İlkel ortaklık düzeninin son aşamasında, toprak, otlak ve ormanlar dışındaki üretim araçlarının, üretimle tüketimin özel iyelik altında bulunduğu toplumsal küme. |
470 | kısır döngü | bk. döngüsel doğrulama. |
471 | kıyı bölge | İki ayrı ekin bölgesine bitişik olan ve her ikisinden de kesinlikle etkilenen bölgelere budunbilimde verilen ad. bk. geçiş bölgesi. |
472 | kıyı insan | Toplumsal ve ekinsel değişmeler sonucu herhangi bir toplumsal kümenin tam olarak katılmış, bütünleşmiş üyesi olmayan kişi. |
473 | kıyı küme | Kıyı insanlardan kurulu olan ve toplum bütünüyle benzeşememiş durumda bulunan toplumsal küme. bk. azınlık kümesi. |
474 | kişilik | Bireyin toplumsal yaşamı içinde edindiği alışkanlıklarının ve davranışlarının tümü. |
475 | kişisel iyelik | Kişisel kullanım nesnelerine iye olma durumu. |
476 | komşuluk | Sınırlı bir alan içinde yer alan, daha çok kişisel ve yüz yüze ilişkilerin egemen olduğu küçük insan topluluğunun durumu. |
477 | konuşma | İnsanın, dili kullanma yoluyla çevresindekileri iletişimde bulunması, onlara kendi düşünce ve duygularını bildirmesi. |
478 | koşul | Bir nesne ya da olayın içinde oluştuğu, bu oluşumu etkileyen (örneğin kolaylaştıran, güçleştiren, özelliklerini değiştiren) çevresel durum ve öğeler. |
479 | koşullandırma | 1. Canlı örgenliğin çağrışım yapmasına, başka deyişle öğrenmesine etken olma işlemi. 2. Toplumsal çevrenin bireylerde koşullanmış tepkeler oluşturarak onları belli biçimde düşünme, duyma, davranmaya yöneltmesi süreci. |
480 | koşullu tepke | Canlı örgenliğin belli uyarımlara karşı göstermek üzere yaşam süreci içinde kazandığı vé beyin korteksinde geçici bağlantıların oluşmasıyla gelişen tepke biçimi. |