571 | önderlik | Bir toplumsal kümede üyelerce gönüllü olarak izlenen bir kişinin ünü, gücü ya da toplumsal yeri dolayısıyla öncülük etmesi, toplumsal davranış başlatabilmesi, başkalarının çabalarını yönetmesi, örgütlemesi, denetlemesi durumu ya da süreci. |
572 | önsel | Bilimsel düşünüşe aykırı olarak, deneyden önce ve ondan bağımsız olarak elde edildiği ve başlangıçtan beri bilinçte var olduğu savlanan bilginin bu niteliği. |
573 | önyargı | Bireyde başka bireylere, toplumsal kümelere karşı sevgi ya da düşmanlık duygusu uyanmasına yol açan, koşullanmış bir duygusal tutumu yansıtan yalınkat inanç, kanı, genelleme. |
574 | önyargılı kişilik | Önyargıların önemli yer tuttuğu kişilik yapısı. |
575 | örgencilik | İnsan toplumlarının canlı örgenlikleriyle aynı oluşum ve işleyiş düzenlilikleri bulunduğunu ileri süren kuram. |
576 | örgensel dayanışma | (Durkheim) Bir toplumda, üyelerin birbirini tümlemesine, başka deyişle iş payları arasında karşılıklı bağımlılık bulunmasına dayalı olan dayanışma. |
577 | örgensel toplum kuramı | İnsan toplumunu canlı örgenliğine benzeten, toplumsal olayların dirimbilim yasaları yardımıyla açıklanabileceğini savunan kuram. |
578 | örnekleşim | Toplum yaşamı içinde birey davranışları ya da başka ekin öğeleri için örnek biçimlerin oluşması süreci. |
579 | örnekolay incelemesi | Herhangi bir somut birim olgunun (kişi, aile, toplumsal küme, kurum, olay) yaşam ya da oluşum sürecinin türlü belgeler yardımıyla betimlenmesi yöntemi. |
580 | örnekseme | Genel olarak benzer olmayan ve bir kavram altında toplanamayan nesneler arasında kimi yanları, özellikleri ve ilişkileri bakımından benzerlik kurulması. |
581 | örneksemeli oluşturum | İncelenmekte olan bir nesnenin özelliklerinin, belli kurallara göre özel olarak kurulmuş bir benzeri yardımıyla yeniden üretilmesi. |
582 | öz | Bir olgunun kökenini, ırasını ve gelişme eğilimlerini belirleyen en derin, en durağan özelliklerinin ve ilişkilerinin tümü. |
583 | öz ve görünüş | Her gerçeklikte zorunlu olarak var olan iki yan. bk. öz, görünüş. |
584 | özdek | Bilinçten bağımsız olarak var olan ve bilinçte yansıyan nesnel gerçekliği anlatan bir felsefe kavramı. |
585 | özdekçilik | İnsanın çevresindeki dünyanın nesnel bir gerçekliği olduğunu ve bilimsel olarak anlaşılabilip açıklanabileceğini savunan felsefe akımı. |
586 | özdeşleşme | 1. Bireyin başka bireylerle kişilik kaynaşması gerçekleştirecek ölçüde onların yaşantılarına ve duygularına katılması süreci. 2. Bireyin bu yolla kendi kimliğini tanıması ve tanımlaması süreci. |
587 | özdevinim | Üretimin, yönetimin ve toplumsal olarak zorunlu öbür süreçlerin insanın doğrudan doğruya katılması olmadan başarılmasını olanaklı kılan en yüksek uygulayımsal gelişme aşaması. |
588 | özekçilik | 1. Denetimin gittikçe daha az sayıda ve güç yapısının özek noktasında yer alan kişilerin eline geçmesi, ast küme ya da kişilerin karar bağımsızlığıyla yerel özerkliğinin gittikçe azalması süreci. 2. Bu özelliği gösteren yönetim biçimi. |
589 | özenilen küme | Kişilerin düşünce, değer ve davranışlarını örnek alarak benimsedikleri toplumsal küme. |
590 | özgecilik | Başkalarının yararına kişisel çıkarlardan vazgeçmeye, başkalarına bencil olmayan güdülerle yardım etmeğe hazır olma durumu. |
591 | özgürlük | 1. İnsanların doğa ve toplumun nesnel yasalarını bilinçli olarak kullanabilmeleri, böylece toplumsal gelişmeyi amaçlı olarak gerçekleştirebilmeleri, toplumun da, bireyin de gelişimi için zorunlu olan bütün özdeksel ve tinsel ön koşulları yaratabilmeleri d |
592 | özgürlük ve zorunluluk | İnsanların etkinlikleri ile doğanın ve toplumun nesnel yasaları arasındaki ilişki, bk. özgürlük, zorunluluk. |
593 | öznel düşüncecilik | Nesnel çevrenin insanın bilme etkinliğinden ve araçlarından bağımsız bir varlığı olamıyacağını savunan görüş. |
594 | öznel etkenler | Bireylerin, türlü kurumların, toplumsal kümelerin ve genel olarak halk yığınlarının etkinliklerini, bilinçlerini, eylemde bulunma istenç ve yetilerini içeren toplumsal gelişim koşulları. |
595 | öznel yöntem | Toplumun yalnızca olağanüstü bireylerin eylemlerinin ürünü olarak görülmesini savunan bir yöntem. |
596 | para ekonomisi | Takas yoluyla değişimin yerini para ile değişimin aldığı ve böylece üretimin çok geniş ölçüde tüketim için değil, pazar için yapıldığı ekonomik düzen. |
597 | pekiştirme | Toplum yaşamının bir gereği olarak bireylerden belli durumlarda beklenen tepkileri elde etmek üzere, öğrenilmiş bir davranışı ya da tepkiyi olumlu, olumsuz türlü yaptırımlarla güçlendirerek ilgili uyaranlar karşısında yinelenmesini sağlama. |
598 | rastlantı | Olayların özünde yer almayıp, başka olayların belli bir olay üzerindeki etkisinde yer alan ve ortaya çıkabileceği gibi çıkmıyada bilen özellik. |
599 | ruh-örgen kuramı | İnsanı ruh ve bedenin bütünleşmiş birliği sayan, ama ruhu insanın tarihsel toplumsal yaşantılarından soyutlayarak insan bedenindeki bütün süreçlerin birincil ilkesi ve temeli sayan bir kuram. |
600 | ruha tapınma | Ölülerin ruhlarından sakınmak, yardımlarını sağlamak amacıyla türlü dinsel nitelikli uygulamalar ve törenler yapma. |